Hikaye[]
Başlık ve Gereksinimler | Ayrıntılar |
---|---|
Merhaba (Hello) | Merhaba, ben Yankıların Çocukları kabilesinden Xilonen. Senin için birkaç alet dövmemi istersen haber ver. Gerçi şu sıralar elimde tamamlanmayı bekleyen bir sürü iş var, haberin olsun. Şimdi bir istekte bulunsan bile başlamam biraz zaman alabilir. (Hello, I'm Xilonen from the Children of Echoes. If you'd like me to forge some tools for you, just let me know. But I do have a quite the backlog of commissions at the moment, so even if you submit a request now, it might be a while before I get to it.) |
Sohbet: Saksı Bitkisi (Chat: Potted Plant) | *iç çeker* Verandadaki saksı bitkim yine soldu. Her gün özenle suluyordum oysaki... Bu sefer de fazla mı suladım nedir? (*sigh* My potted plant on the porch has died again. I was watering it every day... Don't tell me I overdid it this time?) |
Sohbet: Mola Vakti (Chat: Break Time) | O kadar koşuşturduktan sonra biraz mola vermezsek olmaz... Evet, şurada biraz dinlenelim. (We should take a break after all that running around... Yeah, let's rest here for a bit.) |
Sohbet: Dövme İşi (Chat: Forge Work) | ... Daha tamamlanması gereken kaç siparişim var acaba? Bakalım. Bir, iki... Hımm, düşündüğüm kadar fazla değilmiş. Yarın hallederim artık. (...How many forging commissions do I still have to finish? Let's see, one, two... Hmm, not so many as I thought. I'll get to them tomorrow.) |
Yağmur Yağdığında (When It Rains) | Tam da atölyede uyumalık bir hava var şu an... (Perfect weather for a nap in the workshop...) |
Kar Yağdığında (When It Snows) | Hapşuu! Of... Şimdi kendime geldim işte. (Achoo! ...Ah, I'm awake now.) |
Güneş Açtığında (When the Sun Is Out) | *esner* Biraz gözlerimi dinlendireyim... Aman ya, güneş gözlüğüm nereye kayboldu? (*yawn* Time for a nap... Ooh wow, where did my sunglasses go...?) |
Çölde (In the Desert) | Sıcaklık şu an tam kararında... Hımm, gerçi burası uzanmak için pek uygun bir yer değilmiş... (The temperature's just right... Ah, but this isn't the best spot to lie down...) |
Günaydın (Good Morning) | Günaydın. İyi uyuyabildin mi? Al, iç bunu. Güne tatlı bir şeyle başlarsan moralin gün boyu yüksek olur. (Good morning. Did you get some good sleep? Here, drink this. Starting your day with something sweet will boost your mood for the whole day.) |
İyi Günler (Good Afternoon) | Öğle vakti geçti demek... *esner* Mola zamanı gelmiş o zaman. Ben gidip biraz gözlerimi dinlendireceğim, bir şeye ihtiyacın olursa beni uyandır. (It's afternoon now, which means... *yawn* time for a break. I'll go have a nap, just wake me up if you need anything...) |
İyi Akşamlar (Good Evening) | Aman, saat kaç olmuş... Bugünlük bu kadar yeter. Gidip lezzetli bir yemek yiyelim de mesaimizi kutlayalım hadi. (Wow, just look at the time... Yeah, let's call it a day. Let's go get some good food together to celebrate a great day of work.) |
İyi Geceler (Good Night) | İyi geceler, yastığını kabartmayı unutma sakın. Yoksa sabah bir bakmışsın boynun çok feci tutulmuş... (Good night. Remember to fluff your pillow, otherwise, your neck will hurt in the morning.) |
Xilonen Hakkında: İş ve Yaşam Dengesi (About Xilonen: Work-Life Balance) | İşler ne kadar yoğun olursa olsun dinlenmek için kendine zaman ayırmak çok önemli. Öyle harıl harıl çalışıp durursan sonunda zihnin de bedenin de kepenkleri indiriverir... O zaman da normalde tereyağından kıl çeker gibi halledebildiğin işleri bile yapacak halin kalmaz. Efendim? Mola vermeye vaktin mi yok? O zaman çevrendekilere önemli bir iş için benimle buluşacağını söyleyip atölyeme gel. Atölyede azıcık uyursun... Ben de o arada senin için işleri idare ederim, için rahat olsun. (No matter how busy work might get, you must set aside some time to rest. If you don't stop working, your mind and body will go on strike... And once that happens, your ability to perform good work will just go down the drain. Hmm? You can't find any time for a break? Well then, just say that I suddenly needed to see you for something important, and come over to my workshop to take a small nap. I'll help cover for you.) |
Xilonen Hakkında: Ağırkanlılık (About Xilonen: Sluggishness) Arkadaşlık Sv. 4 | Bazı arkadaşlarım bana bazen yavaş olabildiğimi ve duygularımı nadiren belli ettiğimi söylüyor. Örneğin bir defasında arkadaşımın evinde bir partiye gitmiştim. Sonra konu birden evlilikten açıldı. Arkadaşlarımdan biri de evlenecek olsa arkasından ağlar mıyız diye sordu... Bir baktım herkes iki gözü iki çeşme ağlamaya başlamış. Onun gibi bir dostumuzu kaybetmek istemediklerini söyleyip durdular... Neden ağladıklarına bir türlü anlam veremedim doğrusu. Evlenmek güzel bir şey değil mi sonuçta? Altı üstü evleniyor işte, duyan da çok uzaklara gidiyor sanacak. İstediğimizde gidip onu ziyaret edebiliriz. Efendim? Ya mutsuz olsaydı ve rızası dışında mı evlenseydi? Evet, bunu da düşündüm tabii. Öyle bir durumda düğüne gider, onu oradan kaçırıp götürürdüm. Çok hızlıyımdır, beni bilirsin. Evet, onu zamanında kurtarmasını bilirdim yani. (Some of my friends have told me that I can be slow at times, and that I rarely seem to get emotional. For example, one time, I was at a friend's house for a party, and we started talking about the topic of marriage. A friend asked if we would cry when she got married, and before I knew it, everyone started crying, and they were all sobbing and saying that they didn't want to lose her as a friend... Well, I didn't get what everyone was crying about. I mean, isn't getting married a happy thing? You know, she's just getting married, not going away. We could still go visit her. Oh? What if she was sad and getting married against her wishes? Oh yeah, I've thought about that. In that case, I would just come rolling into the ceremony and steal her away. You know, I'm pretty fast, you know. Yeah, I'd save her in time.) |
Hakkımızda: Demirci Ocağı (About Us: The Forge) | Ne yapıyor olursan ol, ocağın sıcaklığına her zaman dikkat etmen gerekir. Çok soğuk olursa malzemeleri yumuşatamaz veya eritemezsin, saflaştırmak mümkün olmaz. Öte yandan sıcaklık çok yüksek olursa da bazı malzemeler kullanılmaz hale gelir. Çoğu zanaatkar, ateşin yakıtını azaltarak ya da ateşe daha fazla odun ekleyerek sıcaklığı ayarlar. Bana gelecek olursak... Ben genellikle Filojiston açısından zengin cevherleri kullanarak sıcaklığı ayarlıyorum. Filojiston ile beslenen ateşler normal ateşlerden çok daha güçlü oluyor da... Filojiston tükendikten sonra cevherleri ne mi yapıyorum? Öylesine bir yerde topluyorum, ne yapayım. İçlerindeki Filojiston tükendikten sonra geriye sadece estetik değerleri kalıyor zaten. İstersen aralarından kendine birkaç parça seçebilirsin bu arada. (No matter what you are making, the temperature of the furnace is always crucial. If it's too cool, you won't be able to soften or melt the materials, and it'll be impossible to cleanse impurities. If the temperature is too high, some materials will be unusable. The way most crafters adjust the temperature is by removing fuel from the fire or adding more wood to burn. As for me, I would usually add phlogiston-rich gems to control the temperature. Phlogiston-aided flames are much stronger than that of a regular fire... What do I do with the gems after the phlogiston is used up? I just find a place to pile them up... once the phlogiston is gone, they have nothing but aesthetic value. If you'd like some, feel free to pick out a few.) |
Hakkımızda: Kutsanmak (About Us: Blessing) Arkadaşlık Sv. 6 Melodik Şarkı | |
Önsezi Hakkında (About the Vision) Arkadaşlık Sv. 4 | Önsezim mi? Evet, faydasını çok gördüğüm doğru. Onun sayesinde türlü türlü cevherdeki Toprak elementi konsantrasyonunu ve dağılımını doğru bir şekilde tespit edebiliyorum mesela. Bu sayede kaliteli cevherleri kalitesizlerden ayırt etmek de kolay oluyor. Bir anlamı var mı diye mi soruyorsun? Hım, bu konuya pek de kafa yormadım doğrusu. İşime yaradıktan sonra gerisi kimin umurunda ki? (Oh, my Vision? Yeah, it's pretty useful. Having it allows me to more accurately identify the concentration and distribution of the Geo element in various ores. That helps me quickly sort good ore from scraps. Oh, does it have a meaning? Huh, I've never really thought about it much. As long as it can help me with my work, I don't care about the rest.) |
Paylaşılacak Bir Bilgi | Hassas işçilik becerilerimi geliştirebileyim diye sık sık karmaşık yapılı küçük süs eşyaları dövmeye çalışıyorum. Ağ şeklinde gerdanlıklar ya da örgü parşömen şeklinde küpeler falan yapıyorum mesela... Ürünü tamamladıktan sonra da genelde arkadaşlarımdan ya da komşularımdan birine veriyorum. Efendim? Yüzük de yapabiliyor muyum? Yapmaz olur muyum hiç! Daha geçen gün Parlak Kasımpatı şeklinde bir yüzük yaptım. Tasarım şemasını çıkarana kadar göbeğim çatladı hatta. Sen de mi bir tane istiyorsun? Olur tabii, eline bir bakayım. Parmağının ölçüsünü bir alayım, sonra senin için de bir tane döverim hemen. (I often try to forge small ornaments with complex structures to hone my precision-crafting skills. For example, a web-like pendant, or woven scroll earrings... Once I finish a product, I usually give it to one of my friends or neighbors. Oh? Can I make rings? Of course! Just the other day, I made a ring in the shape of a Brilliant Chrysanthemum. The design schematic alone took me quite a bit of effort. Oh, you'd like one? Sure. Let me see your hand. Once I've measured your finger, I can forge one for you in no time.) |
İlginç Şeyler (Interesting Things) | Bitkileri nasıl yetiştirmem gerektiğini bir türlü anlayamadım gitti... Talimatlarda yazdığı gibi üç günde bir onlara su verdim, beş günde bir otları koparıp temizledim, haftada iki kez de toprağı gübreledim. Hatta yeterli güneş ışığı almaları için de elimden gelen her şeyi yaptım... Yine de bitkilerimin hepsi kuruyup soldu. *iç çeker* Bahçıvanlık bile biraz şans işi olabilir mi acaba? (I really don't get how to raise plants... I've watered them once every three days, pulled out the weeds once every five days, and fertilized them twice in a week, just like the instructions said, and even made absolutely sure that they got the right amount of sunlight, yet all of my plants still withered and died. *sigh* Don't tell me that even gardening requires quite a bit of luck?) |
Kachina Hakkında (About Kachina) Arkadaşlık Sv. 4 | Kachina onun için hem toprağı delen hem de etrafta zıplayabilen bir matkap yapmamı istedi. Yapması o kadar da zor değildi aslında ama oturma yerinin açısını ayarlamak çok dikkat gerektirdi. Sonunda Kachina oturma yerini boş verip onun yerine matkabın güç merkezine bağlanan bir manuel kontrol sistemi ekleme önerimi kabul etti... Ne? Kachina, Turbo Topaç'ı kullanırken neden mi etrafta zıplıyor? Canı öyle istedi de ondan. Matkabı çalıştırırken doğrudan duyusal geri bildirim almayı tercih ettiğini söyledi. Ben de o yüzden şok emilim sisteminin bir kısmını söktüm. Gerçi şimdi ona bir de damaklık mı yapsam diye düşünüyorum aslında. Matkabı kullanırken dilini ısırırsa hiç hoş olmaz, malum... (Kachina commissioned me to forge a drill for her that could not only bore into the ground, but also jump around. It wasn't that complicated to make, but adjusting the angle of the seat was tricky. In the end, Kachina took my suggestion to ditch the seat in favor of a manual control system that connects to the power core of the drill... Huh? Why does Kachina bounce around when she's operating the Turbo Twirly? That's how she wanted it. She said she prefers having direct sensory feedback while she's driving, so I removed part of the shock absorption system. I do wonder if I should make her some mouthguards next, though. The last thing I want is for her to bite her tongue while using the drill...) |
Mualani Hakkında (About Mualani) Arkadaşlık Sv. 4 | Mualani harika bir sporcudur. Ruhani Yollarda bu kadar rahat sörf yapıp kayabilen birini daha önce hiç görmemiştim. Hatta bir şey diyeyim mi, Mualani'nin bir kez bile hata yapıp düştüğünü görmedim ben. Ne dedin? Karşısına bir insan ya da Sürüngen çıksa ne mi olur? Hımm... Karşısına çıkan kişiyi kollarına alır, sonra da kayarak yoluna devam ederdi bence. (Mualani is an amazing athlete. I've never seen anyone make surfing or gliding on the Spiritways look so smooth or easy. In fact, I have yet to see Mualani ever slip up. Hmm? What would happen if a person or Saurian got in her way? Hmm, I'm pretty sure she would just scoop them up and keep gliding along.) |
Chasca Hakkında (About Chasca) Arkadaşlık Sv. 4 | Chasca'nın silahını yüksek irtifada sorunsuz çalışabilecek hale getirmek öyle çantada keklik iş değildi. Silahın yüksek tempolu savaşlarda istikrarlı ve dayanıklı olmasını sağlamak zorundaydım. Ondan sonra bir de yüksek irtifada yapılan savaşlarda kullanılmak üzere standart ve özel türde mühimmat geliştirmem gerekti. Son olarak da uçuş sırasında geri tepme ve isabetlilik sorunlarını çözmeliydim... Gel gör ki Chasca son iki sorunun çok da büyütülecek şeyler olmadığını, birkaç basit mekanik nişan göstergesi eklersem idare edebileceğini söyledi. Chasca o silahı kullanmakta usta olduğunu ziyadesiyle kanıtladı bence. Çiçek Tüyü Klanının en becerikli uçuş uzmanı olduğu da apaçık ortada. (To get Chasca's gun up and running in high altitude was no easy task. First, I had to make sure it would remain stable and reliable in high speed combat. Then, I had to develop standard and special ammunition that could be used for combat at high altitudes. And finally, I had to consider how to solve the issues of recoil and accuracy while flying... But Chasca told me the last two issues were no big deal, and that she'd be able to manage as long as I installed some basic mechanical crosshairs. Chasca has definitely proven to be an expert user of that weapon. Goes to show that she really is a flying ace of the Flower-Feather Clan.) |
Mavuika Hakkında (About Mavuika) Arkadaşlık Sv. 4 | |
Kinich Hakkında (About Kinich) Arkadaşlık Sv. 4 | Kinich tabii ki iyi biri ama doğrusu şu Ajaw'la geçinmek amma zor. Sahi ya, Ajaw nereden geliyor dersin? Düşünüyorum da eğer bir tür cihazdan falan çıktıysa çenesini sonsuza dek kapatmam mümkün olabilir aslında... Bir ara gidip bu meseleyi Kinich'e de açayım en iyisi. (Kinich is nice, but that Ajaw is really hard to be around. Speaking of, where did Ajaw even come from? If he originated from some kind of device, then there is actually a chance that I could make him shut up forever. Oh, maybe I should find some time to go over and discuss this with Kinich...) |
Citlali Hakkında (About Citlali) Arkadaşlık Sv. 4 | Citlali arada sırada atölyeme uğrayıp biraz cevher satın alır. Dediğine göre bazı cevherler dövülüp toz haline getirilebiliyor, fal bakımı ve seremonilerde yardımcı olması açısından ilaç olarak kullanılabiliyormuş. Efendim? Benim için fal bakmasını hiç istedim mi diye mi soruyorsun? Hayır, geleceği bilmek gibi bir derdim yok benim. Elimdeki işler yüzünden sürekli yeterince diken üstündeyim zaten. Hem kehanet ayinleri sırasında çok fena uykum geliyor hep... (Citlali would occasionally come to my workshop to buy some ore. According to her, some ores can be crushed into powder and taken as medicine to help her with divinations and ceremonies. Hm? Have I ever asked her to read my fortune? No, I'm not interested in knowing the future. I already have enough to worry about with all my present work. Besides, I always get sleepy during divination rituals...) |
Ifa Hakkında (About Ifa) Arkadaşlık Sv. 4 | Ifa daha önce birkaç Tepetlizoru iyileştirmek için kabileye gelmişti. Çok yetenekli biridir, hastalarla nasıl ilgilenilmesi gerektiğini de iyi bilir. En deli dolu Sürüngen bile onun yanında süt dökmüş kediye döner. Ifa her şeyi onun için hazırladığım Sürüngen şırıngası setine borçlu olduğunu söyledi. Üstünde iğne yok aslında ama bir kez göstermek bile ister insan ister Sürüngen herkesi yaramazlık yapmaktan caydırmaya yetiyormuş. Sen de görmek ister misin? İlgilenirsen elimde setin bir numunesi var hâlâ. Dur bekle, gideyim de en büyüğünü getireyim... Aa, neden geri geri gidiyorsun öyle? İğnesi yok diyorum, bak. Tamamen güvenli yani. (Ifa has come to the tribe before to heal some Tepetlisaurs. He is very skilled, and knows how to care for his patients. Even the most rambunctious Saurians will sit quietly when he's around. Ifa said it's all thanks to the set of Saurian syringes I made for him. Even without the needle on it, it's enough to deter any person or Saurian from misbehaving. Would you like to see it? I still have a sample set if you're interested. Wait here, I'll go fetch the biggest one... Huh? Why are you backing away? The needle isn't even attached, it's completely safe.) |
Ororon Hakkında (About Ororon) Arkadaşlık Sv. 4 Yanmaya Mahkum Gökkuşağı | İki negatifin çarpımı bir pozitif eder derler ya hani... O mantıkla bir grup delinin arasından bir tanesi normal çıkmalı aslında. Ama ne yalan söyleyeyim, Ororon hâlâ bana biraz anormal geliyor nedense. Yine de çok iyi biri olduğu belli. Ifa aracılığıyla Yankıların Çocuklarına bir sürü meyve ve bal bile gönderdi, muhtemelen bizi çok sıkıntıya soktuğunu düşündü. Filojiston Bitlerinden bu kadar tatlı bal elde edilebildiğini hiç bilmezdim, Ororon'un işini bilen biri olduğu belli. *iç çeker* Bazı insanlar nasıl bitkiler ve hayvanlar konusunda doğuştan bu kadar yetenekli oluyor ya? (If two negatives make a positive, then a weirdo in a group of weirdos should just be normal, but Ororon somehow still seems a little off to me. Still, he seems plenty nice as a person. He even had Ifa bring a bunch of fruit and honey to the Children of Echoes, presumably because he thought he had caused too much trouble for us. I had no idea you could get such sweet honey from Phlogiston Aphids, so he must know what he's doing. *sigh* How can some people be such naturals with plants and animals?) |
Iansan Hakkında (About Iansan) Arkadaşlık Sv. 4 | Bir keresinde Bereket Kolektifine epey ağır dambıllar ve ağırlık plakaları yapmıştım. Malların teslim alınma zamanı geldiğinde Iansan hazır ürünleri denetlemek için kabileden bir grupla birlikte çıkageldi. Her bir ağırlığı teker teker arabaya yerleştirmeden önce eline alarak kontrol etti. Onca ağırlığı kaldırdıktan sonra bile nefes nefese kaldığı pek söylenemezdi açıkçası, sadece yüzü azıcık kızarmıştı. Dürüst olmak gerekirse onları biraz kıskanıyorum. Hem çok güçlüler hem de bitkilerin dilinden anlıyorlar... (I once helped the Collective of Plenty make a couple sets of super heavy weight plates and dumbbells. When it was time for the goods to be picked up, Iansan came with a group from the tribe to inspect the finished products. She picked up and checked every single weight before placing them one by one into a cart. After lifting all those weights, she was barely winded, and her face was only a little red. To be honest, I'm a little jealous of them. Not only are they really strong, but they've also got a way with plants...) |
Xilonen Hakkında Daha Fazlası: I (More About Xilonen: I) | Ad Oymacısı olduğum doğru ama asıl işim Kadim Ad dövmek değil. Kabiledeki insanların alet ve silah dövmesine yardımcı olmak işimin en büyük parçasını oluşturuyor diyebilirim. Nihayetinde Kadim Adlara epey nadir rastlanıyor. Diğer eşyalar içinse bir sürü sipariş geliyor... (Even though I'm a Name Engraver, forging Ancient Names isn't my primary work. Helping people in the tribe forge tools and weapons makes up the majority of my work. After all, Ancient Names are pretty rare, but there are countless commissions for other kinds of items...) |
Xilonen Hakkında Daha Fazlası: II (More About Xilonen: II) Arkadaşlık Sv. 3 | Siparişlerin en yorucu kısmı dövme aşaması değil, bazı müşterilerin değişik şekillerde anlattığı istekleri kafam karışmadan anlamlandırmaya çalışmak. Sırf müşterilerim kendi fikirlerini kelimelere dökebilsin diye epey zaman ayırıyorum ki tam olarak ne istediklerini bana anlatabilsinler. Ancak ondan sonra çekicimi alıp işe koyuluyorum. Eh, müşteriler en sonunda ne istediklerini idrak edene kadar benim bütün hevesim kaçmış oluyor gerçi. Hatta bazen kusasım geliyor, ne yalan söyleyeyim. Resmen iştahımı kaçırıyor bu süreç. (The most exhausting part of taking commissions isn't the forging work itself — it's trying to decipher some of my clients' confusingly worded requests. I spend so much of my time just helping my client get their ideas straight so they can tell me what they actually want. Then I can finally pick up my hammer and get to work. When I see my clients having an epiphany where they finally realize what they want, I don't get any joy out of it anymore. In fact, it makes me want to throw up. So much so that it ruins my appetite.) |
Xilonen Hakkında Daha Fazlası: III (More About Xilonen: III) Arkadaşlık Sv. 4 | Elimde hiç iş olmadığı zamanlarda genellikle küçük aygıtlar tasarlıyorum. Örneğin şu an giydiğim ayakkabılar en yeni Filojiston itiş sistemleri ve çok sayıda yeni alaşımla donatıldı. Taktığım kulaklıklar da bir pikaba bağlanabiliyor, böylece ocakta iş yaparken plaklarımı dinleyebiliyorum... Kafa karıştırıcı mı geldi? Hiç öyle değil aslında. İnsan sevdiği şeyler üzerinde çalışırken biraz daha fazla özen göstermekten çekinmiyor. (When I don't have any commissions, I would usually make some small gadgets. For example, these shoes I'm wearing use the latest phlogiston propulsion systems, and many new types of alloys. And these headphones I'm wearing can be connected to a record player, so I can listen to a record while I work at the forge... Sounds complicated? Not really, it's just easier to put a little extra care into things when you're working on something you like.) |
Xilonen Hakkında Daha Fazlası: IV (More About Xilonen: IV) Arkadaşlık Sv. 5 | Ad Oymacısı olmamın temel sebebi hem annemin ve babamın hem de akrabalarımın çoğunun Ad Oymacısı olmasıydı. Daha küçük bir çocukken annemle babam, Natlan'daki tüm kabilelerin arasında Kadim Ad dövme sorumluluğunu yalnızca bizim kabilenin üstlenebileceğini söylerdi hep. Büyüdüğümde benim de bu geleneği sürdürmemi istiyorlardı. Ben de bu sorumluluğu omuzlarıma aldım diyelim. Hikaye bundan ibaret işte. (The main reason I became a Name Engraver was because both my father and mother, as well as most of my kin, were also Name Engravers. When I was little, my parents would always tell me that of all the tribes in Natlan, only ours could shoulder the responsibility of forging Ancient Names. They hoped that I could also carry on the tradition when I grew older. So I agreed to take it on — that's really all there is to it.) |
Xilonen Hakkında Daha Fazlası: V (More About Xilonen: V) Arkadaşlık Sv. 6 | Ad Oymacısı olmadan önce bu kadar zahmetli bir işe girişmeli miyim diye epey bir düşünmüştüm tabii. Sonuçta seçebileceğim çok daha kolay bir sürü iş vardı. Sıradan bir demirci olmak bile Ad Oymacısı olarak çalışmaktan daha kolay olurdu, hem cebime de daha fazla Mora girerdi. Ama nihayetinde bu yolu seçtim. Kadim Ad dövmek mutlaka üstlenilmesi gereken önemli bir vazifeydi. Bu iş için gerekli görülen yeteneklere sahip olduğumdan bu zanaatı devralmak da bana düştü haliyle. Babamın da her zaman söylediği gibi: "Natlan halkının her bir üyesi, taşıyabileceği sorumluluğu üzerine alırsa Natlan daima dimdik ayakta durur." Bu iş artık benim vazifem, ben de bu vazifeyi şahsen ilgi duyup duymamamdan bağımsız olarak yerine getiriyorum. Hem kabilede bu zanaat üzerinde çalışanlar arasında en yeteneklisi de benim üstelik. Ad Oymacısı ben olmasaydım benim yerime bir başkası olacaktı. Diğer öğrenciler sürekli bana sorular sorup ödevlerimi kopyalıyordu. Kadim Ad dövme işi onlara kalsaydı kesin ikide bir dibimde biter, sorularıyla beni canımdan bezdirirlerdi. Bir de onlarla mı uğraşacağım deyip işi kendim üstlendim ben de, ne yapayım... Evet, böylesi herkes için çok daha iyi oldu. Ben de bütün gün başkalarının işini düşünüp endişelenmekten kurtulmuş oldum. (However, before I became a Name Engraver, I put a lot of thought into whether I should really get involved in such troublesome work. After all, there were a lot of easier jobs I could have picked. Even being a regular blacksmith is easier than working as a Name Engraver, and I could earn more to boot. But, in the end, I chose this path. Forging Ancient Names is an important task that someone must undertake, and given I happened to have the right abilities for the job, it became my duty to inherit the craft. It's just like what my father always said — "When every person in Natlan takes up the responsibility they can shoulder, Natlan will stand strong forever." The job is now my duty, and I perform it regardless of my level of personal interest. ...And on top of that, I was the most skilled among those who studied the craft in the tribe. If I didn't become a Name Engraver, that would mean someone else would have to take it on in my stead. The other students constantly asked me questions and copied my homework. Had it become their job to forge Ancient Names, I'm sure they would constantly come bothering me with questions. So I figured that taking the job myself would be better than dealing with all that trouble... Yeah, it's more convenient for everyone, and saves me from having to worry about other people's work all day.) |
Xilonen'in Hobileri (Xilonen's Hobbies) | Uyumak, dalıp gitmek ve güneşlenmek... Çalışmadığım zamanlarda boş bir kağıda bakmak bile ilginç geliyor bana hatta. (Sleeping, spacing out, and basking in the sun... When I'm not working, even staring at blank paper seems interesting.) |
Xilonen'in Dertleri (Xilonen's Troubles) | Bir müşterimle siparişi hakkında konuşurken duymaktan en korktuğum şey, "İstediğim şey o kadar da acil ya da önemli değil. Vaktin olunca başlarsın." lafı oluyor. Tecrübelerimden yola çıkarak konuşuyorum, "Her an gelip iki ayağını bir pabuca sokabilirim." demek oluyor bu kısacası. *iç çeker* Düşüncesi bile başımı ağrıttı şimdi. Ben gidip biraz daha uyuyayım en iyisi... (When discussing a forging commission with someone, the thing I'm most afraid of hearing is, "This request is neither urgent nor important. Just get to it whenever you can." In my experience, that is basically equivalent to saying, "I might come to rush you at anytime." *sigh* It makes my head hurt just thinking about it, I think I'm going to go back to sleep...) |
En Sevdiği Yemek (Favorite Food) | Şeker ve çikolata. Ocakta çalışıyorum, malum. Çekicimi savurmam için gereken enerjiyi bana tatlı şeyler sağlıyor. (Sugar and chocolate. I work at the forge, and sweets give me the energy I need to swing my hammer.) |
En Sevmediği Yemek (Least Favorite Food) | Tadı olmayan sulardan hiç hoşlanmıyorum. Tamam, saf su sağlığa daha yararlıymış falan ama ben öyle şeyleri içemiyorum işte. İçine biraz şeker ekleseniz olmaz mı yani? Hiç olmazsa biraz limon sıkın canım... (I don't like water without any flavor. Yeah, yeah, I know that drinking pure water is better for you, but I just can't drink that stuff. Can't you at least add a little bit of sugar? Or if all else fails, a squeeze of lemon...) |
Hediye Alma: I (Receiving a Gift: I) | Mmm, lezizmiş bu. Biraz daha var mı? Hı? Ne ara mı bitirdim? Az önce işte. Yemekleri çok hızlı yerim ben. Hele bir de lezzetliyse hemencecik silip süpürürüm. (Mm. Delicious, is there more? Huh? When did I finish it? Just now. I eat pretty fast, you know, and even faster when it's good.) |
Hediye Alma: II (Receiving a Gift: II) | Hiç fena değil. Bir dahakine ben de sana kendi pişirdiklerimden ikram ederim. (Not bad, I'll have to treat you to some of my cooking next time.) |
Hediye Alma: III (Receiving a Gift: III) | Yok, şimdilik almayayım ben. Çok fazla yersem uykum geliyor. (Ah, I'm good for now. I get sleepy if I eat too much.) |
Doğum Günü (Birthday) | Nice senelere. Al bakalım, bu evrensel çoklu alet seti artık senin. İçinde envaiçeşit matkap ve çekicin yanı sıra üç adet el testeresi ve beş tane de özel şekilli levye var. Vahşi doğada çok faydasını görürsün. Ha, örme deriden ve metal telden yapılma bir halat seti de var bu arada. Yetişkin bir Tepetlizoru bile kaldıracak kadar güçlü olması lazım. Düğüm atmayı biliyor musun? Bilmiyorsan hemen sana öğreteyim. Bak şimdi... Önce halatı böyle tutacaksın, sonra da etrafından dolayıp ilmek haline getireceksin... (Happy Birthday. Here, this universal multi-tool set is yours to keep. It has a variety of drills and hammers, as well as three hand saws and five special-shaped prybars, which should come in handy for you in the wild. Oh, and there is also a set of ropes made from woven leather and metal wire. They should be strong enough to lift even a fully-grown Tepetlisaur. Do you know how to tie knots? If not, I can teach now. Here, watch... First, hold the rope like this, then loop it around...) |
Yükseltme Hakkında: Giriş (Feelings About Ascension: Intro) Yükseltme Aşaması 1 | ... Miyav? (...Meow?) |
Yükseltme Hakkında: Gelişme (Feelings About Ascension: Building Up) Yükseltme Aşaması 2 | Hımm, gerçek altının bile ateşle saflaştırılması gerekir tabii. Teşekkürler. (Hmm, real gold must still be refined by fire. Thank you.) |
Yükseltme Hakkında: Zirve (Feelings About Ascension: Climax) Yükseltme Aşaması 4 | Çekicimi salladıkça gözlerim daha da keskinleşiyor, kollarım daha da güçleniyor sanki. Dur bakalım, bir şeyi çekiçle dövmeyi deneyeyim... Sen geride dur. (It seems my eyes are getting sharper and my arms stronger for swinging my hammer. Hold on, let me try hammering something... You should stand back.) |
Yükseltme Hakkında: Sonuç (Feelings About Ascension: Conclusion) Yükseltme Aşaması 6 | Bana o kadar yardımcı olduktan sonra seni eli boş gönderemem. Al, üstüne Adımı işlediğim bu cevheri sana vermek istiyorum. Bunu kullanarak ne zaman yardıma ihtiyacın olursa beni bulabilirsin. İster ocağın ateşini yakmak için olsun ister tehlikeli bir macerada sana eşlik etmek için mesela... Seve seve yardımına koşarım. Adımın da bu taşın da aşınıp yok olduğu gün gelene dek, verdiğim bu söz geçerliliğini koruyacak. (You've helped me so much, I can't just let you leave empty-handed. Here, take this gem that I engraved my Name on. You can use it to find me for help whenever you like. Whether you need me to fire up the forge, or accompany you on a dangerous adventure, I'll be ready to help. This promise will stand until both my Name and this stone have eroded into nothing.) |
Savaş[]
Başlık | Ayrıntılar |
---|---|
Element Becerisi | Elinden geleni yap. (Bring it.) |
Hıh. (Hmph.) | |
*iç çeker* (*sigh*) | |
Element Patlaması | Vadinin yankısına kulak ver! (Hear the echoes of the valley!) |
Dağın damarları kaynasın! (Let the mountain's veins boil!) | |
Tarihe kazınan adlar yankılarla çınlar. (Through engraved names, the echoes resound.) | |
Depar Başlangıcı | |
Depar Sonu | Xilonen repliklerinde Depar Sonu bulunmamaktadır. |
Kanadı Açma | |
Hazine Sandığı Açma | Etrafı izliyorum ben, merak etme. Pusu falan yok. (I'm keeping a lookout. Don't worry, there's no ambush.) |
Burada da bir sürü güzel şey varmış, paylaşmaya ne dersin? Şaka şaka, hepsi senindir. (There's a lot of good stuff in here, wanna split it? Just kidding, you can take it.) | |
Hımm, bunlar kıymetli görünüyor. Ne duruyorsun, alsana. (Hmm, these should be worth something. Go on, take it.) | |
Düşük Can | Sinir bozucu... (What a pain...) |
Yetti ama artık. (That's enough.) | |
... Of! (...Hmph!) | |
Düşük Canlı Takım Arkadaşı | Sen bu işi bana bırak. (I'll take over.) |
Ben hallederim. (Leave it to me.) | |
Yere Serilme | Alevler... Sönüyor... (The flames... have gone out...) |
Ocağın ateşi... Buz kesiyor... (The forge... grows cold...) | |
Heh... Uyku vakti... (Heh, it's time... to sleep...) | |
Hafif Darbe Alma | Yine mi? (This again?) |
Ağır Darbe Alma | Gıcık oluyorum artık! (...How annoying!) |
Gruba Katılma | Gitme vakti geldi mi? (Is it time to go?) |
Şu işi bitirelim hadi. (Let's get this over with.) | |
Pekala, önden buyur. (Alright, after you.) | |
Karakter Boşta (Not: Sohbet & Hava Durumu replikleri boştayken duyulabilir.) | |
Hafif Saldırı | |
Ara Saldırı | |
Ağır Saldırı | |
Tırmanma | |
Tırmanma Nefesi | |
Zıplama |
Gezinti[]
|
tr:Furina/Replikler