"Wangsheng Cenaze Evi"nin 77. Müdürü olan Hu Tao, Liyue'nin cenaze işlerinin aksamadan yürümesini sağlayan çok önemli bir kişiliktir.
Vefat eden kişinin veda ayinini en mükemmel şekilde yerine getirmek ve dünyanın yin ve yang dengesini korumak için elinden gelen her şeyi yapar.
Aynı zamanda "başyapıtları" Liyue'de dilden dile dolanan bir şairdir de.Resmî Website'deki Açıklamadan[1]
Kişilik[]
Wangsheng Cenaze Evinin 77. Müdürü. Bu görevi oldukça genç yaşta devraldı.
Oyun içi karakter özellikleri ve profil sayfası yazısı
İlk bakışta Hu Tao ilginç ve neşeli bir kız gibi görünür.
Görünüş[]
Hu Tao orta kadın modele sahiptir. Göz kenarlarında soluk kırmızı makyajla irisinde beyaz çiçek bulunan parlak kırmızı gözleri, ucu kızıla doğru rengi değişen uzun koyu rengi saçları ve beyaz bir teni vardır.
Resmî Tanıtım[]
Onun kadar ilham verici birini hafife almamak en iyisi olur. Yine de sürprizlerden hoşlanıyorsanız bir ziyaretin yerinde olacağına inanıyorum.
İlk bakışta Hu Tao ilginç ve neşeli bir kız gibi görünür.
Karakter hikâyeleri[]
Karakter ayrıntıları
Wangsheng Cenaze Evinin 77. Müdürü. Cenaze evinin idaresi bu genç hanımın sorumluluğundadır. Bulunduğu mevkiye rağmen burnu havada olmayan, cana yakın bir insandır.
Kendisini tanıyanlar, Yaoguang Sahili'nde kum biter, Hu Tao'nun maskaralıkları bitmez der. Sonu gelmeyen tuhaf fikirleriyle çevresindeki herkesi hayrete düşürür.
Dışarıdan bakıldığında Hu Tao iş değil eğlence peşindeymiş gibi görünebilir. Herkes onun vurdumduymaz bir insan olduğunu düşünür.
Kişiliğinin olgun ve ağırbaşlı yanını yalnızca cenaze törenleri sırasında, fenerlerle aydınlanmış yollardan yürüyüp cenazecilere yol gösterirken görmek mümkündür.
Karakter hikâyesi 1
Arkadaşlık Sv. 2
Cenaze törenleri Fânilerin bu dünyadan onurlarıyla göçmesini sağlar.
Liyue'de bulunan Wangsheng Cenaze Evi de insanların hikâyesine hürmet dolu bir nokta koyar.
Geleneksel cenaze törenleri çeşitli aşamalardan oluşur: anma töreni, cenazenin defnedilmesi, mezar taşının dikilmesi... Her aşamada uyulması gereken katı kurallar vardır.
Kişinin sosyal konumu ve maddi varlığı ne olursa olsun, bu dünyadan göçen herkes, layığıyla düzenlenmiş bir cenaze törenini hak eder. Wangsheng Cenaze Evinin müşteri hizmet felsefesi böyledir.
Böyle saygıdeğer bir kurumun başında son derece bilgili ve dirayetli bir kişinin olması beklenir elbette.
Lakin cenaze evinin 77. Müdürlüğünü yapmanın ağır yükü Hu Tao adında genç bir hanımın omuzlarındadır.
Liyue'de nam salmış bir insan olduğu söylenebilir. Ne zaman biri komşularına Hu Tao'yu sorsa onun hakkında ne diyeceklerini bilemezler.
Hu Tao'nun kıvrak zekası ve kurnazlığı herkes tarafından takdir edilir fakat bitmek bilmeyen tuhaf fikirlerinden insanlara artık gına gelmiştir.
Üç yaşındayken antik metinleri amuda kalkarak okumaya çalışırdı. Altı yaşına geldiğinde dersi ekip tabutun içinde uyumaya giderdi. Sekiz yaşına geldiğinde cenaze evine taşınıp cenaze töreni adabını öğrenmeye başlamıştı bile...
Davranışları hakkında denilebilecek tek şey "ölçülü" olmadığıdır.
Hu Tao'ya ilk kez bir cenaze töreni düzenleme sorumluluğu ergenlik yıllarındayken verilmişti.
Cenaze evinin tüm çalışanları ise tören gününü sanki biri onları Jueyun Gölü'ndeki tepeden aşağı sarkıtıyormuş gibi yürekleri ağızlarında beklemişlerdi.
Karakter hikâyesi 2
Arkadaşlık Sv. 3
Neyse ki Hu Tao, cenaze evinin idaresine çok önem verir ve sürekli işlerini büyütmenin bir yolunu arar.
"Hayatta olan insanlar bize ölmüşlerin ruhunu bu dünyadan uğurlamamız için Mora veriyorlar. Hem bu dünyadakilere hem de öteki dünyadakilere karşı bir sorumluluğumuz var. Herkesi mutlu etmek bizim görevimiz."
Hu Tao, cenaze evinin kurallarını avucunun içi gibi bilir.
Her gün mesai bitiminden sonra bilgilerini cenazecilere aktarmaları için halkın farklı kesimlerinden gelen danışmanları cenaze evine davet eder.
"Cenaze gelenekleri bilim gibidir. İzlenimlere ve kişisel alışkanlıklara göre cenaze düzenlenmez."
Danışmanlar arasında en çok hürmet edilen kişi Zhongli'dir. Wangsheng Cenaze Evinde çalışanlar, onun verdiği dersler sayesinde işlerinin ehli olmaya adım adım yaklaşmaktadır.
Hu Tao eski moda tarzı yüzünden Zhongli ile arada bir dalga geçse de Zhongli aslında onun en güvendiği kişidir.
Buna ek olarak Hu Tao, çalışanlarına her zaman müşterilerin isteklerine saygı duymalarını, belirli bir cenaze türünde ısrar etmemelerini söyler.
"Bazıları huzurlu bir tören tercih eder, diğerleri ise tören sırasında canlı bir hava olmasını ister. Daha zengin olan müşteriler arasında gösterişli bir tören isteyenler de çıkar. Bizim verdiğimiz hizmet de harfi harfine müşterilerimizin istediği gibi olmalıdır."
İşleri Hu Tao devraldığından beri cenaze evi sağlam ve güvenilir bir kurum olarak görülmeye başlamıştır. Törenler o kadar dikkatlice hazırlanır ki Liyue'deki batıl inançlı bir sürü kişinin cenaze törenlerine olan bakış açısı değişmiştir.
Yine de Hu Tao'nun sürekli başını alıp bir yerlere gitme alışkanlığı vardır. Çalışanları derse girdiği anda Hu Tao da ortadan kaybolur.
Bu genç müdürün hobileri ve ilgi alanları da en az kişiliği kadar enteresandır. Gerçi bu aktiviteleri yalnızca eğlence için mi yapar, anlamak güçtür.
Ay ışığıyla aydınlanmış rıhtımda veya tırmanması bile tehlikeli olan dağların zirvesinde Hu Tao'ya rastlamak mümkündür. Genelde manzarayı seyredip duygularını şiir dizelerine dökmek için böyle yerlere gider.
İlham peşinde koşup geceleri özgürce dolaşmayı sever. İlham geldiği anda da kendini tutamaz, olduğu yerde şiir yazmaya başlar.
Huaguang Taş Ormanı'nda dinlenmek için mola veren gezgin tüccarlar eğer şanslılarsa orada tek başına vakit geçiren gizemli bir kıza rastlayacaklardır.
Hu Tao dört kişilik bir kart oyununu saatlerce tek başına oynayabilir.
Tabii böyle bir etkinliğin neresi eğlenceli diye soracak olursanız orasını sadece Hu Tao bilir.
Karakter hikâyesi 3
Arkadaşlık Sv. 4
Sivil İşler Bakanlığı'nın kapısının iki yanında sanki gerçekmiş gibi duran, taştan aslan heykelleri vardır. Bu heykeller iktidarın ve otoritenin bir simgesidir.
Ne var ki bir gün bakanlık binasının yanından geçen Hu Tao bu heykellere baktığında diğer herkesten farklı bir şey gördü. Önce düşünceli bir şekilde aslanları inceledi, sonra da yüzünde kocaman bir tebessümle aslanların ön patilerine bir şaplak attı.
O günden sonra Hu Tao sık sık heykellerin yanına gidip kafalarını okşamaya başladı. Heykellerle sohbet etmekle kalmadı, onlara isim bile vermişti. Soldakinin adı Bıyıklı, sağdakinin adı Patik'ti.
Hatta bazen elinde bir kova su ve büyük bir fırçayla gelip onları temizlerdi. Yaptığı işe o kadar özen gösterirdi ki gören de gerçekten kendi evcil hayvanını yıkıyor sanırdı.
Şans bu ya, bakanlık binasının yakınlarındaki Xinyue Köşkü'nün önlerinde bir kedi dolaşır, kendisine verilen yemekleri yerdi. Heykellerin aksine bu kanlı canlı bir kediydi tabii. Bir gün bazı şehirlileri kediyle oynarken gören Hu Tao yanlarına geldi ve herkesin şaşkın bakışları arasında kendinden emin bir sesle konuşmaya başladı.
"Kediniz şirin olabilir ama Bıyıklı ve Patik de en az onun kadar sevimli! Tüyleri yumuşak olmasa bile en az sizin kedinizinki kadar kabarık! İnsan kendine mutluluk getiren her hayvanı kendi evcil hayvanı olarak kabullenebilir. Üstelik konu dış görünüşe gelince sizin kediniz benim heybetli aslanlarımla boy ölçüşemez!"
Hu Tao'yu dinleyen herkes hayretler içinde bakakalmıştı.
Gelgelelim Hu Tao'nun gariplikleri yüzünden en çok hayrete düşen kişiler bakanlık muhafızlarıydı. Gecenin bir yarısı binanın ön tarafından gelen hafif ayak sesleri yüzünden muhafızlar bakanlığı soymaya çalışan bir hırsız olduğundan şüphelenmişti. O seslerin aslan heykelleriyle oynamaya gelen genç kızdan geldiğini öğrenince de neye uğradıklarını şaşırmışlardı.
Ne var ki onlar Hu Tao'nun gece ziyaretlerine alışmaya başladığı anda Hu Tao aslanların yanına gelmeyi kesti. Bu durum, muhafızları daha da büyük bir ikileme sokmuştu.
Heykelleri temizleme görevi şimdi yine onların üstüne kalacaktı.
Bunun ardından muhafızlar günler boyu aslanların yanında nöbet tutup Hu Tao'nun gelmesini bekledi. Sonunda bir gün ona artık neden gelmediğini sorduklarında dünyanın en saçma cevabını aldılar.
"Bıyıklı ve Patik artık büyüdü, kendi başlarının çaresine bakabilirler! Şimdi izninizle, Yedilerin Heykeliyle olan randevuma geç kalıyorum da. Hayatın anlamı üzerine sohbet edeceğiz."
Karakter hikâyesi 4
Arkadaşlık Sv. 5
Qiqi ile ilk karşılaşmalarından sonra kendini onun arkadaşı ilan eden Hu Tao, bu küçük zombinin ebedi huzura kavuşmayı hak ettiğine karar vermişti.
Bunun ardından Qiqi'yi gömmek için onu birkaç kez kaçırmış, üstelik her seferinde cenaze törenini en ince ayrıntılarına kadar planlamıştı. Tören için en uygun zamanı bile hesaplamıştı, ölüyü yakma sürecinden sonra Qiqi'yi şehrin dışındaki bir mezara gömecekti.
Tabii her seferinde Baizhu zamanında yetiştiği için planları suya düşmüştü.
Bubu Eczanesi'nin sahibi her yanlarına geldiğinde Hu Tao çoktan Qiqi'yi sadece başı dışarıda kalacak şekilde torbanın içine koymuş olurdu. Hu Tao odun yığınını koymak için tüm gayretiyle bir çukur kazarken Qiqi ise torbanın içinden şaşkınlıkla onu izlerdi.
Her başarısız girişimin ardından Hu Tao, Qiqi'ye bir özür mektubu yollar, yeterince hızlı davranıp Qiqi'yi huzura kavuşturamadığı için ne kadar üzgün olduğunu söylerdi.
Hu Tao'nun gözünde Qiqi çok uzun zaman önce vefat etmişti bile fakat bu dünyada kapana kısıldığı için çektiği acıdan kurtulamıyordu.
Baizhu ise Qiqi ile tanıştıktan sonra sonsuz bir yaşam arayışında daha da hırslanmıştı. Onun yaşam ve ölümün döngüsüne meydan okuması Hu Tao için kabul edilemez bir şeydi.
Qiqi'yi gömmek istemesinin nedeni yalnızca bir arkadaşı olarak ona değer vermesi değil, ayrıca doğal düzeni de sağlamak istemesiydi.
Oysaki Qiqi onunla hemfikir değildi. Ölmekten korkuyor, sürekli kendisini gömmeye çalıştığı için Hu Tao'dan hiç hoşlanmıyordu.
Hu Tao ile aralarındaki bu mücadele o kadar uzun süredir devam ediyordu ki bunun Qiqi üzerinde çok önemli bir etkisi olmuştu. Hu Tao kendisini bulmasın diye saklanabileceği yerleri artık ezberlemeye başlamıştı.
Hu Tao ise Qiqi'nin çaresizce hayatta kalmaya çalışmasından etkilenmiş olacak ki onun geçmişini araştırmaya başladı.
Qiqi'nin başına gelen kaza, gizemli Adeptuslar... Hikâyesindeki böyle tesadüfler Hu Tao'yu Qiqi'ye yaptıkları konusunda şüpheye düşürmüştü.
Qiqi'nin yaşama arzusu bu kadar güçlüyken öteki dünyaya gitmesi için zorlanamazdı. Doğanın kanunlarıyla değerlendirilmemesi gereken istisnai bir durum olarak kabul edilmeliydi.
O günden sonra Hu Tao'nun Qiqi'ye olan davranışları tamamen değişti. Sürekli onun yanına gidip bir dediğini iki etmez hale geldi.
Fakat ne yazık ki olan olmuştu bile. Qiqi artık Hu Tao'dan öcüymüş gibi kaçıyordu. Küçük zombinin kin tutmayı bırakması için herhalde birkaç sene daha gerekliydi.
Karakter hikâyesi 5
Arkadaşlık Sv. 6
Hu Tao aslında cenaze evinin müdürü olmasından ziyade diğer büyük başarısıyla nam salmıştır. Bu başarısı yazdığı şiirlerdir.
Hu Tao kendine "karanlık sokakların ozanı" ismini takmıştır. Boş vaktinde dışarıda dolaşırken dizginleyemediği şiir dizeleri bir bir ağzından dökülüverir.
"Dağ Yabanisi Şarkısı", Hu Tao'nun en ünlü eseridir. Sadece limandakilerin değil, Qingce Köyü'nde yaşayan çocukların bile ağzına dolanmıştır.
Hem şiir meraklıları hem de eleştirmenler "Dağ Yabanisi Şarkısı" şiirinin basitliğine rağmen bu denli özgün olmasından çok etkilenmiş, bu muhteşem şairin başka eseri var mı diye Wanwen Kitabevi'nin altını üstüne getirmişlerdi. Ne yazık ki Hu Tao'nun "Ivır Zıvır" ve "Sıradan Bir Yaşam" isimli antolojileri henüz basılmamıştır.
Bir kitap kurdu olan Xingqiu da bu tuhaf şairle tanışmak istiyordu. O yüzden müsait olduğu bir gün yanına bir hediye alıp onu ziyarete gitti.
Hu Tao ve Xingqiu'nun yıldızı hemen barışmıştı. Cenaze evinin salonunda birbirlerine şiir tüyoları verip doğaçlama şiir yazmaya başladılar. Xingqiu'nun geleneksel ve sanatsal mısralarına Hu Tao tuhaf ve fevkalade dizelerle karşılık veriyordu.
Bu tuhaf dizelerin içinde yine de bir anlam olduğu çok belliydi, kargaşanın içine gizlenmiş bir ahenk vardı şüphesiz. Üstelik akılda kalıcıydı da.
Böylece Hu Tao "acemi yumruklarıyla ustanın hakkından geldi." Xingqiu ona verecek bir karşılık bulamamıştı.
Nihayetinde bu şiir kapışması güzel bir sonla bitti. İkisi o günden sonra arkadaş oldular ve zaman buldukça beraber şiir yazmaya başladılar.
Zaman içinde Chongyun da hakem olması için bu buluşmalara sürüklenmeye başladı. Beraber attıkları kahkahâlâr sokaktan bile duyuluyordu.
Buluştukları zaman yazdıkları şiirleri dinleyenler bu şiirleri kağıda geçirmeye başladı.
Bir gün kulağınıza bir dizesi ciddi, diğer dizesi muzip bir şiir gelirse bu büyük ihtimalle Hu Tao ve Xingqiu'nun beraber yazdığı bir şiirdir.
Altı köşeli barış şapkası
Arkadaşlık Sv. 4
Kumaşı biraz katı olan bir şapkadır bu. Ön tarafına Wangsheng Cenaze Evinin nişanı iliştirilmiştir.
Bu şapka Hu Tao'ya cenaze evinin 75. Müdüründen miras kaldı. Tabii 75. Müdür iri yapılı ve kaslı bir adamdı, üstelik Hu Tao'nunkinin iki katı büyüklüğünde bir kafası vardı.
Sonunda Hu Tao gece gündüz uğraşıp şapkayı kendine uyacak şekilde daraltmak zorunda kaldı. Diğerlerine anlattığına göre bu şapka sihirliydi, iyiyi davet edip kötüyü kovardı. Barışın koruyucusuydu!
Cenaze evinin çalışanları onun dediklerine gülüp geçerdi tabii fakat bu şapkanın 77. Müdür için çok kıymetli olduğuna şüphe yoktu.
İster yağmur yağıp fırtına çıksın ister Hu Tao eve üstü başı çamur içinde dönsün, şapka her zaman tertemiz kalırdı.
Hu Tao şapkanın kenarındaki erik çiçeğini, kendi dikip büyüttüğü erik ağacından koparmıştı.
Yapılış süreci de gayet basitti. Çiçeği koparıp açık havada kurumaya bırakmak, sonra üstünü boyayıp vernik sürmek ve üç gün boyunca güneşte kurutmak gerekiyordu. Böylece ortaya güzel, yumuşak ve hoş kokulu bir aksesuar çıkıyordu.
Önsezi
Arkadaşlık Sv. 6
Bu hikâye Hu Tao'nun dedesinin cenazesiyle başlar.
İhtiyar Hu hastalığı nedeniyle vefat ettikten on gün sonra cenazesi yapılmıştı. Wangsheng Cenaze Evinin 75. Müdürü için çok büyük bir cenaze töreni düzenlendi, ihtiyarın kendi isteği doğrultusunda cenazeyi Hu Tao yönetecekti.
O sırada yalnızca on üç yaşında olan, cenaze evinin gelecek müdürü Hu Tao, kendi başına her şeyin en iyisini ayarladı ve tüm çalışanları kendine hayran bıraktı.
Cenazeden sonra Hu Tao seyahat çantasını yanına alıp gecenin bir yarısı gizlice dışarı çıktı. Çantanın içinde yalnızca birazcık su, yiyecek ve bir ışık kaynağı vardı. Gizemli ve insanların nadiren gittiği bir sınıra doğru yol almaya başladı.
Wuwang Tepesi'nden dümdüz ilerlersen "eşik" denilen yere varabilirsin. "Eşik" yaşamı ve ölümü ayıran sınırın ismidir. Bu sınırın sırları nesiller boyunca Wangsheng Cenaze Evi tarafından saklanmıştır. Bir efsaneye göre eski akrabalar ve bu dünyada amacına ulaşamamış ruhlar bir süre burada oyalanır. Hu Tao için de sonsuza dek bu dünyadan göçmeden dedesini son bir kez görebilme fırsatıydı bu.
İki gün hiç durmadan yolculuk ettikten sonra hedefine varabilmiş fakat dedesini hiçbir yerde bulamamıştı. Sayısız ruhun yanından geçti ama hiçbiri dedesine benzemiyordu.
Bütün gün orada kalan Hu Tao yorgunluktan uyuyakaldı. Uyandığında hava kararmış, etrafa çiy düşmüştü. Etrafına da birkaç tane ruh toplanmış, ellerini çırparak Hu Tao'ya gülüyorlardı.
"Budala kız seni, İhtiyar Hu neden burada olsun ki? Ne diye akrabanı aramaya buraya geldin sen?"
İnatçılığı tutan Hu Tao günler geçmesine rağmen beklemeye devam etti. Yanında getirdiği su ve yiyecekler yavaş yavaş tükenmeye başlamıştı fakat dedesi hiçbir yerde yoktu. Sonunda yanına gele gele ufak tefek yaşlı bir kadın geldi.
Bitap düşmüş Hu Tao'ya gülümseyerek, "Şu inatçılığa bak, aynı İhtiyar Hu'ya çekmişsin. Ne yazık ki Wangsheng Cenaze Evinin hiçbir müdürü burada kalmaz. Sizin aileniz açık sözlülüğüyle ünlüdür, o yüzden ben de seninle açık konuşacağım... Evine dön. Geldiğin yere geri git." dedi.
Yaşlı kadın Hu Tao'ya veda etti, sonra da eşiği geçip uzaklara doğru yürümeye başladı. Hu Tao ise gizemli kadının silueti ufalıp gözden tamamen kaybolana kadar onu seyretti. Hâlâ kuşku doluydu fakat hafif bir rahatlama hissi de gelmişti.
En sonunda bir karara vardı. Dedesinin burada olmamasının nedeni, geldiği gibi eşikten geçip hedefine gitmesiydi şüphesiz. İhtiyar Hu temiz ve dürüst bir hayat sürmüştü, pişmanlık duyduğu şeyler de olmamıştı. Böyle bir insanın vedası neden pişmanlık dolu olsundu ki?
Hu Tao yüzünde bir tebessümle evine doğru yola koyuldu.
Buraya gelirken yolunu hafifçe aydınlatan ayın yerini parıl parıl parlayan şafak güneşi almıştı. Yürürken Hu Tao'nun aklına dedesinin sık sık söylediği bir söz geldi. "Yaşarken yaşa, ölürken öl. Kalbini dinle ve elinden gelenin en iyisini yap."
Hu Tao eve vardığında öğlen olmuştu. Arka bahçedeki duvardan tırmanıp doğrudan odasına gitti ve çantasını boşalttı.
Suyu ve yiyeceği zaten bitmişti. Diğer eşyaları da çıkardıktan sonra boş olması gereken çantanın içinde artık parlak bir Önsezi duruyordu. Bu ne ara buraya girmişti ki?
Eşiğe gitmeye cüret eden çok az canlıdan biri olduğu için Hu Tao tanrılardan birini çok etkilemişti belki de.
O halde bu, göklerden gelen bir hediye sayılırdı... Hu Tao'nun gücünün takdir edildiğini gösteren bir simgeydi.
İsim kartı[]
Hu Tao: Ruh Terbiyecisi | |
---|---|
Elde edilebilirlik: Hu Tao ile 10. seviye Arkadaşlık Seviyesi'ne ulaşmanın ödülü Açıklama: Müdür Hu Tao hiç korkutucu değil. Sanırım. |
Takımyıldızı[]
Ölüm Kelebeği | |
---|---|
Hikaye Bölümü: Ölüm Kelebeği |
Görevler ve etkinlikler[]
Bahsetmeler[]
Hikayeler
Karakter | Hikayeler |
---|---|
Replikler
Karakter | Replikler |
---|---|
| |
| |
|
Postalar
Gönderen | Postalar |
---|---|
|
Posta[]
Eğlenceli bilgiler[]
Dekorasyon bahsetmeleri[]
Etimoloji[]
Diğer diller[]
Karakter Başlığı: Erik Çiçeği[]
Dil | Resmî Adlandırma |
---|---|
İngilizce | Fragrance in Thaw |
Çince (Basitleştirilmiş) | 雪霁梅香 Xuějì Méixiāng |
Çince (Geleneksel) | 雪霽梅香 Xuějì Méixiāng |
Japonca | 雪晴梅香 Setsusei Baikou[!][!] |
Korece | 눈 그친 뒤의 매화향매화향 Nun Geuchim Dwi-ui Maehwahyang |
İspanyolca | La Guía del Más Allá |
Fransızca | Fragrance nivale |
Rusça | Весенний аромат Vesenniy aromat |
Tayca | กลิ่นหอมของลูกพลัม |
Vietnamca | Tuyết Tễ Mai Hương |
Almanca | Pflaumenduft bei Tauwetter |
Endonesyaca | Fragrance in Thaw |
Portekizce | Fragrância de Ameixa Descongelada |
Kaynakça[]
Gezinti[]
|