İçeriğe atla

Dang humması

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Deng humması
Deng humması
UzmanlıkEnfeksiyon hastalıkları Bunu Vikiveri'de düzenleyin

Dang humması veya deng humması (İngilizce: dengue fever), dang virüsü kaynaklı bir enfeksiyondur. Sivrisinekler dang virüsünü bulaştırır (ya da yayar). İnsanların kemikleri kırılır gibi şiddetli ağrı çekmesine neden olduğu için, Dang humması “kırık kemik humması” olarak da bilinir. Dang hummasının semptomlarından bazıları şunlardır: baş ağrısı, kızamık görünüşlü cilt kızarıklıkları ve kaslarda ve eklemlerde ağrı. Dang humması, az sayıda insanda hayatı risk haline gelebilir. Bunlardan ilki hemorajik ateş olup kan damarlarında (kan taşıyan tüpler) kanama ve sızıntının yanı sıra trombositlerde (kanın pıhtılaşmasını sağlar) düşük seviyede kan görülmesine neden olur. İkincisi dang şoku sendromudur ve tehlikeli derecede düşük tansiyona neden olur.

Dang virüsünün dört farklı türü vardır. Virüslerin bir türü kişiye bulaştığında, hayatının sonuna kadar bu virüs tipine karşı korunur. Bununla beraber, diğer üç virüsten sadece kısa süre için korunabilir. Daha sonra bu üç virüs türünden birini kapması halinde, ciddi sorunlar yaşaması olasıdır.

İnsanları dang virüsünden koruyan bir aşı bulunmamaktadır. Dang hummasını önlemek için yapılabilecek bazı şeyler mevcuttur. İnsanlar kendilerini sivrisineklerden koruyup ısırılma sayısını azaltabilirler. Bilim insanları ayrıca sivrisineklerin yaşam alanlarını daraltarak sivrisineklerin sayısını azaltmayı önermektedir. Dang hummasına yakalanan kişi, hastalığın hafif ya da orta dereceli olması durumunda, sadece yeterli miktarda sıvı tüketerek iyileşebilir. Durum daha ciddi ise, damardan sıvı alımı (iğne ya da tüp yoluyla damara sıvı verilmesi) ya da kan nakli (başka bir kişiden kan verilmesi) gerekebilir.

1960'lardan bu yana daha fazla sayıda insan dang hummasına yakalanmaktadır. Hastalık II. Dünya Savaşından bu yana dünya çapında bir sorun haline gelmiş olup 110'dan fazla ülkede yaygındır. Her yıl, 50-100 milyon arası insan dang hummasına yakalanmaktadır. Virüsü doğrudan tedavi etme amaçlı bir aşı ya da ilaç üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Bunun yanı sıra, sivrisineklerden korunmak için çok farklı yollar denenmektedir. Dang hummasının ilk tarifi 1779 yılında yazılmıştır. 20. yüzyılın başında, bilim insanları hastalığın dang virüsünden kaynaklandığını ve sivrisinekler tarafından bulaştığını (ya da yayıldığını) öğrenmiştir.

Dang hummasının farklı safhalarından etkilenen organların ok işareti ile gösterildiği insan vücudu taslağı
Dang humması semptomlarını gösteren resim

Dang virüsü bulaşan insanların %80'inde hiçbir semptom görülmemekte ya da sadece hafif semptomlar (basit ateş gibi) oluşmaktadır.[1][2][3] Hastalanan insanların yaklaşık %5'i (her 100 kişiden 5'i) daha ciddi şekilde hastalanmaktadır. Bunların küçük bir bölümünde hastalık hayati risk taşır.[1][3] Semptomlar, kişi dang virüsüne maruz kaldıktan sonra 3 ila 14 gün arasında ortaya çıkar. Çoğunlukla, semptomlar 4 ila 7 gün sonra görülür.[4] Kişi dangın yaygın olduğu bir bölgeden dönüyorsa ve ateş ile diğer semptomlar 14 günden uzun süre sonra belirirse, muhtemelen dang bulaşmamıştır.[5]

Genellikle, çocuklarda dang hummasının semptomları soğuk algınlığı veya mide iltihabı (ya da mide gribi; örneğin, kusma ve ishal) semptomları ile aynıdır.[6] Ancak, çocukların dang humması nedeniyle daha ciddi sorunlar yaşaması daha muhtemeldir.[5]

Dang hummasının klasik semptomları şunlardır: aniden başlayan ateş, baş ağrısı (genellikle gözlerin arkasında), kızarıklık, kas ve eklem ağrıları. Hastalığın bir diğer adı olan “kırık kemik ateşi” ağrının ne denli şiddetli olabileceğini ifade eder.[1][7] Dang humması üç safhada ilerler: ateşlenme, kritik, iyileşme.[8]

Ateşlenme safhasında, kişinin genellikle yüksek ateşi olur. Ateş genellikle 40 derecenin Celsius (104 derece Fahrenheit) üzerindedir. Kişi ayrıca genel ağrılar ve baş ağrısından şikâyetçi olabilir. Ateşlenme safhası genellikle 2 ila 7 gün sürer.[7][8] Bu safhada, semptomlara sahip kişilerin %50-80'inde kızarıklıklar görülür.[7][9] Birinci ya da ikinci günde, kızarıklık cildin kızarması gibi görünebilir. Hastalığın ilerleyen günlerinde (4 ila 7 gün) görüntü kızamık gibi olabilir.[9][10] Ciltte küçük kırmızı noktalar (peteşi) belirebilir. Bu noktalar cilde baskı uygulandığında yok olmaz. Bu kırmızı noktaların nedeni çatlamış kılcal damarlardır.[8] Ayrıca, kişinin ağzındaki ve burnundaki mukozada hafif kanama olabilir.[5][7] Ateş kendiliğinden düzelme ve sonra bir iki gün için geri dönme eğilimdedir. Ancak, bu düzen kişiler arasında farklılık gösterir.[10][11]

Bazı kişilerde, yüksek ateş geçtikten sonra hastalık kritik safhaya geçebilir. Kritik safha 1-2 gün sürer.[8] Bu safhada, göğüste ve karında sıvı birikebilir. Bunun nedeni küçük kan damarlarında sızıntı olmasıdır. Sıvı birikir ve artık vücut içinde dolaşmaz. Bu durum hayati (en önemli) organların normalde olduğu kadar kan alamaması anlamına gelir.[8] Bu nedenle, organlar normal şekilde çalışmaz. Kişide ayrıca (genellikle gastrointestinal kanalda) şiddetli kanama görülebilir.[5][8]

Dang bulaşan kişilerin %5'inden azında dolaşım şoku, dang şoku sendromu ve dang hemorajik ateş görülür.[5] Kişi daha önce dangın bir başka türüne yakalanmışsa (“ikincil enfeksiyon”), bu ciddi sorunları yaşama olasılığı daha fazladır.[5][12]

İyileşme safhasında, kan damarlarından sızan sıvı kan dolaşımına geri döner.[8] İyileşme safhası 2-3 gün sürer.[5] Bu safhada kişi daha iyi hisseder. Bununla beraber, şiddetli kaşınma ve düşük kalp atış hızı görülebilir.[5][8] Bu safhada, kişide aşırı sıvı yüklemesi (çok fazla sıvının geri alınması) olabilir. Bu durum beyni etkilerse, felç ya da şuur seviyesinin değişmesine yol açabilir (kişinin düşünme, farkındalık ve davranış durumu normalden farklı olabilir).[5]

İlişkili sorunlar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Nadiren, dang vücudun diğer sistemlerini etkileyebilir.[8] Semptomlar tek başına ya da diğer klasik dang semptomlarıyla birlikte görülebilir.[6] Ciddi vakaların %0,5-6'sında şuur seviyesinde düşüş görülür. Bunun nedeni dang virüsünün beyni etkilemesidir. Karaciğer gibi hayati organların doğru çalışmaması halinde de bu durum görülebilir.[6][11]

Dang humması olan insanlarda diğer nörolojik bozukluklar (beyni ve sinirleri etkileyen bozukluklar) da rapor edilmiştir. Örneğin, dang transvers miyelit ve Guillain-Barré sendromuna sebep olabilir.[6] Neredeyse hiç olmasa da, dang kalp enfeksiyonuna ve akut karaciğer yetmezliğine de neden olabilir.[5][8]

Dang virüsünü gösteren geçirimli elektron mikroskopisi
Dang virüsünü gösteren son derece büyütülmüş resim (merkezin yanındaki karanlık noktalar kümesi)

Dang hummasının nedeni dang virüsüdür. Virüsleri adlandıran ve sınıflandıran bilimsel sistemde, dang virüsü Flaviviridae ailesinin ve Flavivirus familyasının bir parçasıdır. Diğer virüslerde aynı aileye aittir ve insanlarda hastalıklara sebep olur. Örneğin, sarıhumma virüsü, Batı Nil virüsü, St. Louis ensefaliti virüsü, Japon ensefaliti virüsü, keneyle taşınan ensefaliti virüsü, Kyasanur ormanı hastalığı virüsü ve Omsk hemorajik ateşi virüsü de Flaviviridae familyasındandır.[11] Bu virüslerin çoğu sivrisinekler ya da kene yoluyla yayılır.[11]

İnsan derisini ısıran Aedes aegypti sivrisineğinin yakın çekim fotoğrafı
İnsandan beslenen Aedes aegypti sivrisineği

Dang virüsü çoğunlukla Aedes sivrisinekleri, özellikle Aedes aegypti türü sivrisinekler, tarafından bulaşır (ya da yayılır).[2] Bu sivrisinekler genellikle 35° Kuzey ve 35° Güney enlemleri arasında, 1000 m rakım altında yaşarlar.[2] Genellikle gündüz ısırırlar.[13] İnsanı tek bir ısırıkla enfekte edebilirler.[14]

Bazen, sivrisinekler de insanlardan dang kapabilir. Eğer dişi bir sivrisinek enfekte bir kişiyi ısırırsa, dang virüsünü kapabilir. İlk başta, virüs sivrisineğin bağırsağındaki hücrelerde yaşar. Yaklaşık 8-10 gün sonra, virüs sivrisineğin tükürük bezlerine yayılarak salya (ya da "tükürük") oluşturur. Böylece sivrisineğin ürettiği salyada dang virüsü mevcuttur. Yani sivrisinek bir insanı ısırdığında, virüslü salyası insana geçerek ona bulaşabilir. Virüsün bulaştığı sivrisinekler herhangi bir soruna sebep olduğu görülmemiştir – ki bu sivrisinekler hayatlarının sonuna kadar enfekte halde kalırlar. Dangı en fazla yayan sivrisinek türü Aedes aegypti sivrisineğidir. Bunun nedeni insanlara yakın yaşamayı sevmesi ve hayvanlar yerine insanlardan beslenmesidir.[15] Ayrıca, yumurtalarını insan yapımı su kaplarına bırakmayı sever.

Dang bunun yanı sıra enfekte kan ürünleri organ bağışı yoluyla da yayılabilir.[16][17] Dang taşıyan bir kişi kan bağışlarsa ya da organ bağışlarsa, bunun verildiği kişi bağışlanan kan veya organdan dang kapabilir. Singapur gibi bazı ülkelerde dang yaygındır. Bu ülkelerde her 10,000 kan naklinin 1,6 ila 6'sından dang yayılmaktadır.[18] Dang virüsü hamilelik sırasında ya da çocuk doğduğunda anneden çocuğa da geçebilir.[19] Dang genellikle başka yollarda yayılmaz.[7]

Dang hastalığı olan bebeklerin ve küçük çocukların şiddetli olarak hastalanması, yetişkinlere göre daha olasıdır. Sağlıklı ve iyi beslenen çocukların ciddi olarak hastalanmasıysa daha olasıdır.[5] (Bu hastalık, kötü ve eksik beslenen, sağlıklı olmayan ya da iyi beslenemeyen çocuklarda genellikle daha kötü olan diğer pek çok enfeksiyondan farklıdır.) Kadınlar, erkeklere göre daha şiddetli hastalanırlar.[20] Dang, diyabet ve astım gibi kronik (uzun süreli) hastalığı olan kişilerde yaşamı tehdit edici olabilir.[20]

Bir sivrisinek insanı ısırdığında, salyaları kişinin derisine geçer. Eğer sivrisinekte dang varsa, virus salyasında taşınmaktadır. Böylece sivrisinek bir insanı ısırdığında virus, sineğin salyasıyla beraber kişinin derisine geçer. Virüs, kişinin akyuvarlarına ilişir ve girer. (Akyuvarların, enfeksiyonlar gibi tehditlere karşı savaşarak vücudun korunmasına yardımcı olmaları gerekir.) Akyuvarlar vücutta hareket ettikçe virus ürer (veya kendisini çoğaltır). Akyuvarlar, interlökin, interferon ve tümor nekroz faktörü gibi (sitokin olarak bilinen) uyarıcı belirti proteinler üreterek tepki verirler. Bu proteinler, hastalığın, grip benzeri belirtiler edinmesine ve dang ile gelen yoğun ağrılara sebep olur.

Kişinin şiddetli (ciddi) bir enfeksiyonu varsa virüs, vücutta daha hızlı bir şekilde yayılır. Virüs daha da yayıldıdığı için (karaciğer ve kemik iliği gibi) daha fazla organı da etkisi altına alabilir. Kan akışıyla gelen sıvılar, vücut boşluklarındaki küçük kan damarlarına sızar. Bu yüzden kan damarlarında daha az kan dolaşır (ya da vücutta hareket eder). Kişinin kan basıncı o kadar azalır ki kalp artık hayati (en önemli) organlara yeteri kadar kan sağlayamaz. Ayrıca kemik iliği, kanın yeteri kadar pıhtılaşması için gerekli olan miktarda platelet üretemez. Yeterli platelet olmadan kişinde kanama problemleri görülmesi olasıdır. Kanama, dang hastalığının önemli bir komplikasyonudur (hastalığın sebep olabileceği en ciddi problemlerden biridir).[21]

Sağlık uzmanları genellikle, enfeksiyon kapmış insanları muayene ederek ve kişideki belirtilerin dang ile uyuştuğunu anlayarak dang teşhisi koyarlar. Sağlık uzmanlarının, dang hastalığının yaygın olduğu bilinen bölgelerde, bu yöntem ile teşhis koymaları mümkündür.[1] Ancak, dang erken aşamalarında ise, bu hastalık ve diğer viral enfeksiyonlar (virüslerin sebep olduğu enfeksiyonlar) arasındaki farkı belirlemek zor olabilir.[5] Ateşi ve şu belirtilerden ikisinin olduğu hastalar muhtemelen dang hastalığına yakalanmıştır: mide bulantısı ve kusma; kızarıklık; genel ağrılar (tüm vücutta ağrı); akyuvar sayısında azalma; ya da pozitif çıkan bir turnike testi. Hastalığın yaygın olduğu yerlerde, uyarıcı belirtilerden herhangi birine ek olarak ateşin de olması genelde kişinin dang hastalığına yakalandığına işarettir.[22]

Uyarıcı belirtiler genellikle, dang ciddi boyutlara ulaşmadan görülür.[8] Laboratuvar testinin yapılamadığı durumlarda turnike testi yararlı olur. Turnike testini yapmak için sağlık uzmanı, kişinin koluna bir tansiyon aleti manşonu sarar ve 5 dakika bekler. Ardından sağlık uzmanı, cildin üzerindeki küçük kırmızı noktaları sayar. Noktaların sayısının fazlalığı, kişinin dang hastalığının olması ihtimalinin artması anlamına gelir.[8]

Dang hastalığı ve chikungunya arasındaki farkı belirlemek güçtür. Chikungunya, dang ile aynı belirtilere sahip olan benzer bir viral enfeksiyondur ve dünyanın aynı bölgelerinde görülür.[7] Dang hastalığının bazı belirtileri, malarya, leptospiroz, tifo ateşi, menenjit ve meningekokkal hastalık ile aynıdır. Genellikle birine dang teşhisi konmadan önce sağlık uzmanı, kişinin bu hastalıklardan birine yakalanmadığından emin olmak için testler yapar.[5]

Bir kişi dang hastalığına yakalandığında laboratuvar testlerinde ilk olarak görülen değişiklik akyuvar sayısındaki azalmadır. Düşük platelet sayısı ve metabolik asidoz da dang belirtilerindendir.[5] Kişinin dang hastalığı şiddetli ise, kanı incelendiğinde başka değişiklikler de görülebilir. Şiddetli dang, sıvıların kan dolaşımından sızmasına sebep olur. Bu da hemokonsantrasyona yol açar (Kanda daha az plazma –kanın sıvı kısmı- ve daha fazla akyuvar olur). Ayrıca kandaki albumin seviyesinin düşük olmasına neden olur.[5]

Bazen şiddetli dang, büyük plevral efüzyonlara (sızan sıvıların ciğerlerin etrafında toplanması) ya da asitlerin (sıvıların abdomende toplanması) oluşmasına sebep olur. Eğer bunlar yeterince büyük ise sağlık uzmanı, kişiyi muayene ederken onları görebilir.[5] Sağlık uzmanı, vücuttaki sıvıyı bulmak için medical ultrason kullanabilirse, dang şok sendromu teşhisini erken evrede iken koyabilir.[1][5] Ancak dang hastalığının yaygın olduğu bölgelerde, çoğu sağlık uzmanının ve kliniklerin ultrason cihazları bulunmamaktadır.[1]

Sınıflandırma

[değiştir | kaynağı değiştir]

2009 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dang hastalığını iki türde sınıflandırmış veya iki türe ayırmıştır: basit ve şiddetli.[1][22] Bundan önce 1997'de, DSÖ bu hastalığı, başkalaşım göstermeyen ateş, dang humması ve dang kanamalı ateşi olarak ayırmıştı. DSÖ, dang hastalığının bu eski ayrımının basitleştirilmesi gerektiğine karar verdi. Ayrıca bu eski yöntemin çok sınırlayıcı olduğuna da karar verdi: dang hastalığının kendini gösterebileceği bütün yolları içermiyordu. Dang sınıflandırmasının resmen değiştirilmiş olmasına ragmen eski sınıflandırma da halen kullanılmaktadır.[5][22][23]

DSÖ'nün eski sınıflandırma sisteminde dang kanamalı ateşi, I-IV sınıflar olarak bilinen, dört aşamaya ayrılmaktaydı:

  • I. Sınıfta, kişinin ateşi vardır. Ayrıca cildi kolay morarır ya da turnike testi pozitiftir.
  • II. Sınıfta, kişinin cildinde ve vücudun diğer bölümlerinde kanama olur.
  • III. Sınıfta, kişide dolaşım şoku belirtileri görülür
  • IV. Sınıfta, kişi, kan dolaşımı ve kalp atışı hissedilemeyecek kadar şiddetli bir şok geçirir.[23] III. ve IV. Sınıf “dang şok sendromu” olarak bilinir.[22][23]

Laboratuvar testleri

[değiştir | kaynağı değiştir]

Dang hastalığı, mikrobiyoloji ve mikrobiyolojik laboratuvar testleriyle teşhis edilebilir.[22] Farklı birkaç test de uygulanabilir. Bir test (virüs izolasyonu), dang virüsünü hücredeki kültürlerden (veya numunelerden) izole eder (ya da ayırır). Bir diğer test (nükleik asit saptama), polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) denen bir teknik kullanarak virüsteki nükleik asitleri arar. Üçüncü bir test (antijen saptama), virüsteki antijenleri arar. Diğer bir test, kanda vücudun dang virüsü ile savaşmak için ürettiği antikorları bulmaya çalışır.[20][24] Virüs izolasyon ve nükleik asit saptama testleri, antijen saptama testlerinden daha iyidir. Ancak bu testler daha pahalıdır, bu yüzden her yerde mevcut değildir.[24] Dang hastalığının erken evrelerinde bütün bu testler negatif sonuç verebilir.[5][20]

Antikor testleri dışındaki bu laboratuvar testleri, yalnızca dang hastalığının akut (başlangıç) evresinde olduğu sırada teşhis edilmesine yardımcı olabilirler. Ancak antikor testleri kişinin dang hastalığı enfeksiyonunun geç evrelerinde olduğunu doğrulayabilir. Vücut, özellikle dang virüsü ile savaşması için 5-7 gün sonra antikor üretir.[7][20][25]

İnsanların dang virüsü kapmasına engel olmak için onaylanmış bir aşı bulunmamaktadır.[1] Enfeksiyondan korunmak için Dünya Sağlık Örgütü, sivrisinek polülasyonunun kontrol altında tutulmasını ve insanların sivrisinek ısırmalarına karşı korunmasını tavsiye etmektedir.[13][26]

DSÖ, dang hastalığından korunmak için (“Bütünleşik Vektör Kontrol” programı olarak bilinen) beş ayrı parçadan oluşan bir program önermektedir:

  • Korunma, halk seferberliği ve yasama (kanunlar), halk sağlığı örgütlerini ve topluluklarını daha güçlü hale getirmek için kullanılmalıdır.
  • Toplumun tüm kesimleri birlikte hareket etmelidir. Buna Kamu sektörü (hükûmet gibi), özel sektör (iş ve şirketler) ve sağlık alanı da dahildir.
  • Mevcut olan kaynakların olabilecek en büyük etkiyi verebilmesi için, hastalığı kontrol altına alabilecek olan bütün yollar birleştirilmelidir (ya da bir araya getirilmelidir).
  • Kararlar, bulgulara göre verilmelidir. Bu, (dang hastalığına yönelik yapılan) müdahalelerin yardımcı olmasını sağlar.
  • Dang hastalığının problem olduğu bölgelere, hastalığa karşı doğru tepki verebilmeleri için ihtiyaç duyulan kabiliyetleri, kendi kendilerine geliştirebilmeleri için yardım edilmelidir.[13]

DSÖ, sivrisinekleri kontrol altında tutmak ve onlar tarafından ısırılmayı önlemek için bazı özel uygulamaların yapılmasını da önerir. Aedes aegypti sivrisineğini kontrol etmek için habitatları yok edilmelidir.[13] İnsanlar, açık su tanklarını boşaltmalıdır (böylece sivrisinekler yumurta bırakamazlar) . Sinek/böcek ilaçları ya da biyolojik kontrol maddeleri de bu bölgelerde sivrisinekleri kontrol etmek için kullanılabilir.[13] Bilim insanları, organofosfat veya piretroid spreyleri salmanın işe yaramayacağını düşünmektedirler.[3] Sivrisinekleri çektikleri ve ayrıca da durgun suda sinek ilaçlarının birikmesi yoluyla insanlara sağlık sorunları yaşatabileceği için durgun su (hareketsiz su) kaynaklarından kurtulmak gereklidir.[13] Sivrisinek ısırmalarını önlemek için insanlar vücutlarını tamamen saran kıyafetler giyebilir. Svrisinekleri de uzak tutan, böcek kovucu spreyler (böcek spreyi gibi) kullanabilirler. (DEET en etkilisidir.) İnsanlar aynı zamanda, uzanırken sivrisinek tülü de kullanabilirler.[14]

Dang humması için kesin bir tedavi şekli yoktur.[1] Farklı insanlar, belirtileri doğrultusunda farklı tedavilere ihtiyaç duymuşlardır. Bazı insanlar, iyileşmelerini yakından takip eden doktorları gözetiminde evde sıvı alarak iyileşebilmektedirler. Bazılarıysa intravenöz sıvı almaya veya kan nakline ihtiyaç duyabilirler.[27] Bir sağlık uzmanı, ciddi hastalık belirtileri olanları, özellikle de önceden kronik sağlık sorunları varsa hastaneye yatırmayı uygun görebilir.[5]

Hastalık bulaşan insanlar intravenöz sıvılara ihtiyaç duyduklarında bunları en fazla bir iki gün kullanırlar.[27] Sağlık uzmanı verilen bu sıvı dozajını artırarak kişinin yeterli miktarda idrar (0.5–1 mL/kg/sa) yapabilmesini sağlar. Bu sıvı ayrıca kişinin hematokrit (kandaki demir miktarı) oranı ve yaşamsal belirtileri normale dönene kadar artırılır.[5] Kanama riskine karşın, sağlık uzmanları nazogastrik entübasyon (kişinin burnundan midesine bir boru sokmak), intramüsküler enjeksiyon (şırınga ile kas içine ilaç vermek) ve arteriyel ponksiyon (bir atardamara iğne yerleştirmek) gibi invaziv tıbbi girişimlerden uzak dururlar.[5] Ateş ve ağrı için Asetaminofen (Tylenol) verilebilir. Bir tür antienflamatuvar ilaç olan NSAİİ'ler (ibuprofen ve aspirin gibi) kanama ihtimalini artırdığı için kullanılmamalıdır.[27] Kişinin yaşamsal belirtileri değişirse veya normalden farklıysa ve kandaki kırmızı kan hücresi düzeyi düşüyorsa kan nakline erken başlanmalıdır.[28] Kan nakli gerekiyorsa, kişiye tam kan (farklı bölümlerine ayrılmamış kan) veya sıkıştırılmış kırmızı kan hücreleri verilmelidir. Trombosit (tam kandan ayrılmış halde) ve taze dondurulmuş plazma genellikle tavsiye edilmez.[28]

Dang hummasının iyileşme sürecindeki kişiye, aşırı sıvı yüklenmemesi amacıyla daha fazla intravenöz sıvı verilmez.[5] Aşırı sıvı yüklenmesi olduğunda, eğer kişinin yaşamsal belirtileri sabitse daha fazla sıvı verilmesini durdurmak dahi yeterli olabilir.[28] Eğer bir kişi hastalığın kritik evresini atlattıysa, furosemid (Lasix) gibi bir kıvrım diüretiği verilebilir. Bu, kişinin kan dolaşımındaki fazla sıvıların atılmasına yardımcı olur.[28]

Dang humması olan çoğu insan iyileşir ve sonradan da bir sorunla karşılaşmaz.[22] Tedavi olmaksızın, hastalanan insanların %1'i ila %5'i arası (her 100 kişiden 1 ila 5'i) dang hummasından ölmektedir.[5] İyi tedaviyle, %1'den daha azı ölmektedir.[22] Yine de, ağır dang humması olan kişilerin %26'sı ölmektedir (her 100 kişiden 26'sı).[5]

Dang humması 110'dan fazla ülkede görülmektedir.[5] Her yıl, dünya genelinde 50 ila 100 milyon arası insan hastalığa yakalanmaktadır. Ayrıca yarım milyon kişinin hastaneye yatmasına[1] ve her yıl yaklaşık 12.500 ila 25.000 kişinin ölümüne neden olmaktadır.[6][29]

Dang humması eklembacaklılar tarafından yayılan başlıca bulaşıcı hastalıktır.[12] Dang hummasının her bir milyonluk nüfus içerisinde maluliyetle geçen 1600 yaşam yılı karşılığı bir hastalık yüküne sahip olduğu düşünülmektedir. Bu da, dang hummasının her bir milyon kişi için toplam 1600 yıllık yaşam kaybına neden olduğu anlamına gelir. Bu, tüberküloz gibi diğer çocukluk ve tropik hastalıkların sebep olduğu hastalık yüküyle neredeyse aynıdır.[20] Dang hummasının sıtmadan sonraki en önemli tropik hastalık olduğu düşünülmektedir.[5] Bunun yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü dang hummasını ihmal edilen 16 tropik hastalıktan biri olarak görmektedir (dang hummasının gerektiği kadar ciddiye alınmadığı anlamına gelmektedir).[30]

Dang humması dünya genelinde giderek daha çok görülür hâle gelmektedir. 2010 yılında, dang humması 1960'taki görülürlük oranının 30 kat üstünde görülmüştür.[31] Dang hummasındaki artışın pek çok sebebi olabileceği düşünülmektedir. Çoğu insan şehirlerde yaşamaktadır. Dünya nüfusu artmaktadır. Daha fazla insan uluslararası yolculuk yapmaktadır. Küresel ısınma da dang hummasının artmasına sebep olan faktörlerden biri olarak görülmektedir.[1]

Dang humması en sık olarak ekvator çevresinde görülür. Dang hummasının görüldüğü alanlarda 2,5 milyar insan yaşamakta ve bu insanların %70'i Asya ve Pasifik'te yer almaktadır.[31] Birleşik Devletler'de, dang hummasının görüldüğü yerlere seyahat edip dönen ve ateşi olan kişilerin %2,9 ila %8'i seyahat sırasında hastalanmıştır.[14] Bu insanlar içerisinde, dang humması, sıtmanın ardından en çok görülen ikinci hastalık konumundadır.[7]

Dang humması hakkında yazılan ilk yazı yıllar öncesine dayanıyor. Jin Hanedanı zamanından (M.S. 265 ile 420 yılları arasında hüküm sürmüştür) bir Çin tıp ansiklopedisi, muhtemelen dang hummasına yakalanan bir insandan bahsetmektedir. Kitap, uçan böceklerle ilgisi olan bir “su zehrinden” bahsediyordu.[32][33] Aynı zamanda 17. yüzyıldan (1600'ler) kalan ve dang humması salgınlarından (hastalığın kısa sürede büyük bir hızla yayıldığına dair) bahsediyor olma olasılıkları bulunan yazılar da mevcuttur. Bilinen muhtemelen en eski dang humması salgını raporları 1779 ve 1780'dendir. Bu raporlar Asya, Afrika ve Kuzey Amerika'yı kasıp kavuran bir salgından söz etmektedirler.[33] O zamandan 1940'a dek pek fazla salgın görülmemiştir.[33]

1906'da, bilim insanları, insanların Aedes sivrisineklerinden hastalık kaptıklarını kanıtladılar. 1907'de, bilim insanları dang hummasına bir virüsün neden olduğunu gösterdiler. Bu, o güne dek bir virüsle yayıldığı bilinen ikinci hastalıktı. (Bilim insanları sarıhummaya bir virüsün yol açtığını önceden kanıtlamışlardı.)[34] John Burton Cleland ve Joseph Franklin Siler dang humması virüsünü araştırmaya devam ettiler ve virüsün yayılma şeklinin temel unsurlarını ortaya çıkardılar.[34]

Dang humması, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında çok daha hızlı yayıldı. Bunun sebebinin, savaşın çevreyi farklı şekillerde etkilemiş olması olduğu düşünülüyor. Ayrıca farklı alanlara değişik tür dang hummaları da yayıldı. Dang hemorajik hummasına ilk kez rastlandı. Hastalığın bu ağır türüne ilk kez 1953 yılında Filipinler'de rastlandı. 1970'lerde, dang hemorajik humması çocuk ölümleri içerisinde büyük bir yer teşkil etmeye başladı. Aynı zamanda Pasifik'te ve Amerika kıtasında da görülmeye başlandı.[33] Dang hemorajik humması ve dang şok sendromu Orta ve Güney Amerika'da ilk kez 1981'de görüldü. Bu sıralarda, sağlık uzmanları 1. tip dang virüsü kapan insanların birkaç yıl sonra 2. tip dang virüsünü de kaptıklarını fark ettiler.[11]

Kelimenin Geçmişi

[değiştir | kaynağı değiştir]

“Dang” kelimesinin tam olarak nereden geldiği bilinmiyor. Bazı insanlar, kelimenin Svahili dilindeki Ka-dinga pepo tabirinden geldiğini düşünüyorlar. Bu tabir hastalığın kötü bir ruhtan geldiğinden bahsediyor.[32] Swahili dilindeki dinga kelimesinin İspanyolca bir kelime olan dengueden türediği düşünülüyor. Bu kelime "dikkatli" anlamına geliyor. Kelime, dang hummasının kemiklerde yarattığı acıdan muzdarip kişiler için söylenmiş olabilir; bu acı insanların dikkatli şekilde yürümesine neden oluyordu.[35] Yine de, düşünülenin tam tersi olarak, İspanyolca kelimenin Swahili dilindeki kelimeden gelme ihtimali de bulunmaktadır.[32]

Bazıları ise “dang”isminin Batı Hint Adaları ’ndan geldiğine inanıyorlar. Batı Hint Adaları’nda, dang humması olan kölelerin "hanım evladı" gibi ayakta durduğu ve yürüdüğü söyleniyordu. Bu sebepten, hastalığa “hanım evladı humması” da deniyordu.[36][37]

“Kırık kemik humması" ilk kez, bir hekim ve aynı zamanda Birleşik Devletlerin kurucularından olan Benjamin Rush tarafından kullanıldı. 1789'da Rush, 1780'de Philadelphia'da görülen dang humması salgını hakkındaki bir raporda "kırık kemik humması" tabirini kullandı. Rush raporda genellikle hastalığın daha resmi ismi olan "tekrarlayan safra humması" ifadesini kullandı.[38][39] “Dang humması” tabiri 1828 sonrasına dek pek kullanılmıyordu.[37] O zamana kadar, hastalık için farklı insanlar farklı isimler kullanmışlardı. Örneğin dang hummasına "kırık kalp humması" ve "la dengue" dendiği de oldu.[37] İlerlemiş dang humması için başka isimler de kullanıldı: örneğin, "bulaşıcı trombositopenik purpura", "Filipin," "Tay" ve "Singapur hemorajik humması".[37]

Brezilya'da dang humması ile mücadele tekniklerini kullanıyor

Bilim insanları dang hummasını önleme ve hastalığı tedavi etme konularında araştırma yapmayı sürdürüyorlar. İnsanlar aynı zamanda sivrisinekleri kontrol altına almaya,[40] aşı üretmeye ve virüsle savaşabilecek ilaçlar üretmeye de çalışıyorlar.[26]

Sivrisinekleri kontrol altına almak adına pek çok ufak girişimde bulunuldu. Bu girişimlerin bazıları işe yaradı. Örneğin, sivrisinek larvalarını (yumurtalar) yemeleri için durgun suya lepistesler (Poecilia reticulata) veya kopepodlar konabilir.[40]

Bilim insanları, insanları dang hummasının dört türünden de koruyacak bir aşı üzerinde çalışıyorlar.[26] Bazı bilim insanları aşının antikora bağımlı artım (ABA) yüzünden ciddi hastalık riskini artırmasından endişe ediyorlar.[41] Mümkün olan en iyi aşının bazı farklı özellikleri olmalıdır. İlk olarak, güvenli olmalıdır. İkincisi, bir iki enjeksiyon (iğne) ile işe yaramalıdır. Üçüncüsü, dang humması virüsünün her türüne karşı koruma sağlamalıdır. Dördüncüsü, ABA'ya yol açmamalıdır. Beşincisi, nakli (hareketi) ve saklaması (ihtiyaç olana kadar tutulabilmesi) kolay olmalıdır. Altıncısı, az masraflı ve maliyet etkin (maliyetine değer) olmalıdır.[41] 2009'da bazı aşılar test edildi.[20][38][41] Bilim insanları, ilk aşının (ya da aşıların) 2015 yılında piyasaya sunulmuş (satın alınabilir durumda) olmasını umuyorlar.[26]

Bilim insanları aynı zamanda dang humması saldırılarıyla mücadele edecek ve insanları ciddi komplikasyonlardan koruyacak antiviral ilaçlar üzerinde de çalışıyorlar.[42][43] Aynı zamanda virüsün proteinlerinin nasıl yapılandığı üzerinde de çalışıyorlar. Bu, dang hummasına çare olabilecek tedaviler üretmede onlara yardımcı olabilir.[43]

  1. ^ a b c d e f g h i j k Whitehorn J, Farrar J (2010). "Dengue". British Medical Bulletin. Cilt 95. ss. 161-73. doi:10.1093/bmb/ldq019. PMID 20616106. 
  2. ^ a b c WHO (2009), pp. 14–16.
  3. ^ a b c Reiter P (11 Mart 2010). "Yellow fever and dengue: a threat to Europe?". Euro Surveil. 15 (10). s. 19509. PMID 20403310. 12 Eylül 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  4. ^ Gubler (2010), p. 379.
  5. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa Ranjit S, Kissoon N (Temmuz 2010). "Dengue hemorrhagic fever and shock syndromes". Pediatr. Crit. Care Med. 12 (1). ss. 90-100. doi:10.1097/PCC.0b013e3181e911a7. PMID 20639791. 
  6. ^ a b c d e Varatharaj A (2010). "Encephalitis in the clinical spectrum of dengue infection". Neurol. India. 58 (4). ss. 585-91. doi:10.4103/0028-3886.68655. PMID 20739797. 10 Aralık 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  7. ^ a b c d e f g h Chen LH, Wilson ME (Ekim 2010). "Dengue and chikungunya infections in travelers". Curr. Opin. Infect. Dis. 23 (5). ss. 438-44. doi:10.1097/QCO.0b013e32833c1d16. PMID 20581669. 
  8. ^ a b c d e f g h i j k l WHO (2009), pp. 25–27.
  9. ^ a b Wolff K, Johnson RA (eds.) (2009). "Viral Infections of Skin and Mucosa". Fitzpatrick's Color Atlas and Synopsis of Clinical Dermatology (6.6sayfalar=810-2 bas.). New York: McGraw-Hill Medical. ISBN 9780071599757. 
  10. ^ a b Knoop KJ, Stack LB, Storrow A, Thurman RJ (eds.) (2010). "Tropical Medicine". Atlas of Emergency Medicine (3.3sayfalar=658-9 bas.). New York: McGraw-Hill Professional. ISBN 0071496181. 
  11. ^ a b c d e Gould EA, Solomon T (Şubat 2008). "Pathogenic flaviviruses". The Lancet. 371 (9611). ss. 500-9. doi:10.1016/S0140-6736(08)60238-X. PMID 18262042. 
  12. ^ a b Rodenhuis-Zybert IA, Wilschut J, Smit JM (Ağustos 2010). "Dengue virus life cycle: viral and host factors modulating infectivity". Cell. Mol. Life Sci. 67 (16). ss. 2773-86. doi:10.1007/s00018-010-0357-z. PMID 20372965. 
  13. ^ a b c d e f WHO (2009), pp. 59–60.
  14. ^ a b c Center for Disease Control and Prevention. "Chapter 5 – Dengue Fever (DF) and Dengue Hemorrhagic Fever (DHF)". 2010 Yellow Book. 28 Şubat 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2010. 
  15. ^ Gubler (2010), pp. 377–78.
  16. ^ Wilder-Smith A, Chen LH, Massad E, Wilson ME (Ocak 2009). "Threat of Dengue to Blood Safety in Dengue-Endemic Countries". Emerg. Infect. Dis. 15 (1). ss. 8-11. doi:10.3201/eid1501.071097. PMC 2660677 $2. PMID 19116042. 1 Mayıs 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  17. ^ Stramer SL, Hollinger FB, Katz LM; ve diğerleri. (Ağustos 2009). "Emerging infectious disease agents and their potential threat to transfusion safety". Transfusion. Cilt 49 Suppl 2. ss. 1S-29S. doi:10.1111/j.1537-2995.2009.02279.x. PMID 19686562. 
  18. ^ Teo D, Ng LC, Lam S (Nisan 2009). "Is dengue a threat to the blood supply?". Transfus Med. 19 (2). ss. 66-77. doi:10.1111/j.1365-3148.2009.00916.x. PMC 2713854 $2. PMID 19392949. 3 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  19. ^ Wiwanitkit V (Ocak 2010). "Unusual mode of transmission of dengue". Journal of Infection in Developing Countries. 4 (1). ss. 51-4. PMID 20130380. 19 Haziran 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  20. ^ a b c d e f g Guzman MG, Halstead SB, Artsob H; ve diğerleri. (Aralık 2010). "Dengue: a continuing global threat". Nat. Rev. Microbiol. 8 (12 Suppl). ss. S7-S16. doi:10.1038/nrmicro2460. PMID 21079655. 14 Haziran 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  21. ^ Martina BE, Koraka P, Osterhaus AD (Ekim 2009). "Dengue Virus Pathogenesis: an Integrated View". Clin. Microbiol. Rev. 22 (4). ss. 564-81. doi:10.1128/CMR.00035-09. PMC 2772360 $2. PMID 19822889. 18 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  22. ^ a b c d e f g WHO (2009), pp. 10–11.
  23. ^ a b c WHO (1997). "Chapter 2: clinical diagnosis". Dengue haemorrhagic fever: diagnosis, treatment, prevention and control (PDF) (2.2yer=Cenevre bas.). World Health Organization. ss. 12-23. ISBN 9241545003. 22 Ekim 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  24. ^ a b WHO (2009), pp. 90–95.
  25. ^ Gubler (2010), p. 380.
  26. ^ a b c d WHO (2009), p. 137. Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "WHOp137" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: Kaynak gösterme)
  27. ^ a b c WHO (2009), pp. 32–37.
  28. ^ a b c d WHO (2009), pp. 40–43.
  29. ^ WHO media centre (Mart 2009). "Dengue and dengue haemorrhagic fever". World Health Organization. 16 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Aralık 2010. 
  30. ^ Neglected Tropical Diseases. "Diseases covered by NTD Department". World Health Organization. 18 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Aralık 2010. 
  31. ^ a b WHO (2009), p. 3.
  32. ^ a b c Anonymous (2006). "Etymologia: dengue" (PDF). Emerg. Infec. Dis. 12 (6). s. 893. 28 Kasım 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  33. ^ a b c d Gubler DJ (Temmuz 1998). "Dengue and Dengue Hemorrhagic Fever". Clin. Microbiol. Rev. 11 (3). ss. 480-96. PMC 88892 $2. PMID 9665979. 25 Ekim 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  34. ^ a b Henchal EA, Putnak JR (Ekim 1990). "The dengue viruses". Clin. Microbiol. Rev. 3 (4). ss. 376-96. doi:10.1128/CMR.3.4.376. PMC 358169 $2. PMID 2224837. 25 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  35. ^ Harper D (2001). "Etymology: dengue". Online Etymology Dictionary. 2 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ekim 2008. 
  36. ^ Anonymous (15 Haziran 1998). "Definition of Dandy fever". MedicineNet.com. 3 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Aralık 2010. 
  37. ^ a b c d Halstead SB (2008). Dengue (Tropical Medicine: Science and Practice). River Edge, N.J: Imperial College Press. ss. 1-10. ISBN 1-84816-228-6. 9 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  38. ^ a b Barrett AD, Stanberry LR (2009). Vaccines for biodefense and emerging and neglected diseases. San Diego: Academic. ss. 287-323. ISBN 0-12-369408-6. 26 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2014. 
  39. ^ Rush AB (1789). "An account of the bilious remitting fever, as it appeared in Philadelphia in the summer and autumn of the year 1780". Medical enquiries and observations. Philadelphia: Prichard and Hall. ss. 104-117. 
  40. ^ a b WHO (2009), p. 71.
  41. ^ a b c Webster DP, Farrar J, Rowland-Jones S (Kasım 2009). "Progress towards a dengue vaccine". Lancet Infect Dis. 9 (11). ss. 678-87. doi:10.1016/S1473-3099(09)70254-3. PMID 19850226. 
  42. ^ Sampath A, Padmanabhan R (Ocak 2009). "Molecular targets for flavivirus drug discovery". Antiviral Res. 81 (1). ss. 6-15. doi:10.1016/j.antiviral.2008.08.004. PMC 2647018 $2. PMID 18796313. 
  43. ^ a b Noble CG, Chen YL, Dong H; ve diğerleri. (Mart 2010). "Strategies for development of Dengue virus inhibitors". Antiviral Res. 85 (3). ss. 450-62. doi:10.1016/j.antiviral.2009.12.011. PMID 20060421. 

Konuyla ilgili yayınlar

[değiştir | kaynağı değiştir]
Sınıflandırma
Dış kaynaklar