Yeni nesil savaş
13 Followers
Recent papers in Yeni nesil savaş
ÖZET Bu çalışma, propaganda ve psikolojik harekâtın, iletişim ve ulaşım olanaklarının gelişmesiyle çok daha önemli hale geldiği I. Dünya Savaşı'ndan; neredeyse diplomasinin yerini aldığı Soğuk Savaş Dönemine ve günümüze kadar gelişimini,... more
ÖZET Bu çalışma, propaganda ve psikolojik harekâtın, iletişim ve ulaşım olanaklarının gelişmesiyle çok daha önemli hale geldiği I. Dünya Savaşı'ndan; neredeyse diplomasinin yerini aldığı Soğuk Savaş Dönemine ve günümüze kadar gelişimini, uluslararası ilişkilerdeki etkilerini incelemektedir. Çalışmada propaganda ve psikolojik harekâtın uluslararası ilişkiler literatüründeki yeri bağlamında uluslararası sistemde hegemon güç veya söz sahibi olmak isteyen devletlerin hem kendi halkına hem de hedef devletlerin halklarına karşı uyguladıkları psikolojik harekâtların, bunun yanı sıra adeta politik reklamcılık şeklinde icra edilen propagandaların uluslararası ilişkilere nasıl etki ettiğini ve bunların çeşitleri irdelenmiştir.19. ve 20. yüzyılda kitle iletişim araçlarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması ile küçülen dünyada propaganda ve psikolojik harekâtların menzilinin genişlemesi ve 21. yüzyılda da bu gelişmelerin hız kazanarak devam etmesi propaganda ve psikolojik harekâta doğru orantılı olarak hız kazandırmıştır. Günümüzde özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması ve uluslararası veya ulusal olaylara konu olması propaganda ve psikolojik harekâta yeni icra alanları kazandırmıştır. Öyle ki Arap Baharı'nın sosyal medya propagandaları ile çok kısa sürede, çok geniş kitlelere yayılmış, etkili olmuş ve hatta ulusal meseleler, uluslararası sorunlara bile dönüşmüştür. Ayrıca uygulanan bu tip operasyonlar aracılığıyla uluslararası sistemde hegemon güç olmak isteyen devletlerin kamuoyu oluşturma çabası içerisinde oldukları ve kendi politikaları çerçevesinde birey ve toplulukları yönlendirerek kazanımlarını arttırmaya veya korumaya gayret ettikleri savunulmuştur.
Bu coğrafyanın kaderini, burada yaşayanlar belirlemelidir. Bu hedef gerçekleşmeden, farklı yerlerde yaşanabilecek Halep manzaralarını önlemek kolay değildir. Suriye’deki “iç savaş görünümlü dünya vekâlet savaşının” sembol merkezi olan... more
Bu coğrafyanın kaderini, burada yaşayanlar belirlemelidir.
Bu hedef gerçekleşmeden, farklı yerlerde yaşanabilecek Halep manzaralarını önlemek kolay değildir.
Suriye’deki “iç savaş görünümlü dünya vekâlet savaşının” sembol merkezi olan Halep’te yaşananlar, bunun öğretici bir deneyimi olmuştur.
Suriye’ye yardım ulaştıran ve ülkemizdeki göçmenlere destek olan sivil toplum örgütü, kamu kurumu ve yerel yönetim temsilcileri ile bölgeyi gören uzman akademisyenlerin konuşmalarının yer aldığı bir hafta süren “Halep’i Unutma!” Programı, bu deneyimin, doğru anlaşılması, düşünmeye içselleştirilmesi ve harekete geçirici sorumluluk bilincini geliştirmesi adına değerli bir katkı sunmuştur.
Savaşın, altıncı yılını doldurmakta olduğu bu günlerde, Halep’te, Suriye’de yaşananlara dikkat çekmek, insan ol-mak adına, Müslüman kimliğini taşımak adına, insanlık adına görevimizdir. Suriye iç savaşının, neredeyse bir dün-ya savaşının eşiğinde dönüştüğü günlerde, savaşın bütün sıcaklığını Türkiye’de hissederken, Halep ve Halep’te yaşa-nanlar Suriye’deki “iç savaş görünümlü dünya vekâlet sa-vaşının” sembol kenti oldu. Kasım-Aralık 2016 tarihlerinde Halep’te gelişen olaylar, Suriye’nin, bütün bir ülkenin ve toplumun yıkımını ortaya koyan sahneler içeriyordu. Ta-raflar arasındaki çatışmanın doruk noktası olan, Halep’te mahsur kalan onbinlerce kişinin toplu ölümlerinin ve kat-liamlarının yaşanmaması için gereken inisiyatifin toplum-sal bilinçle sağlanması çabalarının gösterildiği zamanlar; “Halep’i Unutma!” Programı’nın yapılmasını sağlayan temel sebep oldu. “Halep’i Unutma!” Programı, sadece Halep’in, Suriye’nin zor zamanlarında değil, ülkemizin de zor zamanlarında yapıldı.
Dosyada; İçindekiler, Önsöz, Giriş, "Halep'i Anlamak Bu Coğrafyanın Kaderini Anlamaktır" ve Sonuç bölümleri vardır.
Bu hedef gerçekleşmeden, farklı yerlerde yaşanabilecek Halep manzaralarını önlemek kolay değildir.
Suriye’deki “iç savaş görünümlü dünya vekâlet savaşının” sembol merkezi olan Halep’te yaşananlar, bunun öğretici bir deneyimi olmuştur.
Suriye’ye yardım ulaştıran ve ülkemizdeki göçmenlere destek olan sivil toplum örgütü, kamu kurumu ve yerel yönetim temsilcileri ile bölgeyi gören uzman akademisyenlerin konuşmalarının yer aldığı bir hafta süren “Halep’i Unutma!” Programı, bu deneyimin, doğru anlaşılması, düşünmeye içselleştirilmesi ve harekete geçirici sorumluluk bilincini geliştirmesi adına değerli bir katkı sunmuştur.
Savaşın, altıncı yılını doldurmakta olduğu bu günlerde, Halep’te, Suriye’de yaşananlara dikkat çekmek, insan ol-mak adına, Müslüman kimliğini taşımak adına, insanlık adına görevimizdir. Suriye iç savaşının, neredeyse bir dün-ya savaşının eşiğinde dönüştüğü günlerde, savaşın bütün sıcaklığını Türkiye’de hissederken, Halep ve Halep’te yaşa-nanlar Suriye’deki “iç savaş görünümlü dünya vekâlet sa-vaşının” sembol kenti oldu. Kasım-Aralık 2016 tarihlerinde Halep’te gelişen olaylar, Suriye’nin, bütün bir ülkenin ve toplumun yıkımını ortaya koyan sahneler içeriyordu. Ta-raflar arasındaki çatışmanın doruk noktası olan, Halep’te mahsur kalan onbinlerce kişinin toplu ölümlerinin ve kat-liamlarının yaşanmaması için gereken inisiyatifin toplum-sal bilinçle sağlanması çabalarının gösterildiği zamanlar; “Halep’i Unutma!” Programı’nın yapılmasını sağlayan temel sebep oldu. “Halep’i Unutma!” Programı, sadece Halep’in, Suriye’nin zor zamanlarında değil, ülkemizin de zor zamanlarında yapıldı.
Dosyada; İçindekiler, Önsöz, Giriş, "Halep'i Anlamak Bu Coğrafyanın Kaderini Anlamaktır" ve Sonuç bölümleri vardır.
Bu çalışmada konuyla ilgili teorik literatür taranmıştır. Eski araştırmalar göz önüne alındığında, yeni tehdit algısının yarattığı ortamda güvenlik ve savunma stratejilerinin şekillendirilmesi sırasında uygulanacak sistemlerin... more
Bu çalışmada konuyla ilgili teorik literatür taranmıştır. Eski araştırmalar göz önüne alındığında,
yeni tehdit algısının yarattığı ortamda güvenlik ve savunma stratejilerinin şekillendirilmesi
sırasında uygulanacak sistemlerin araştırıldığı görülmüştür. Tüm ülkeler için yeni olan bu
tehditler en çok, görece gelişmekte ve gelişmesini tamamlamış ülkeleri etkilediği
gözükmektedir. Bunun bir sonucu olarak savunma teknolojilerinin de ana geliştiricisi olan ABD,
tehditleri erken algılamak ve o doğrultuda stratejiler geliştirmek için Dört Senelik Savunma
Değerlendirmesi...
yeni tehdit algısının yarattığı ortamda güvenlik ve savunma stratejilerinin şekillendirilmesi
sırasında uygulanacak sistemlerin araştırıldığı görülmüştür. Tüm ülkeler için yeni olan bu
tehditler en çok, görece gelişmekte ve gelişmesini tamamlamış ülkeleri etkilediği
gözükmektedir. Bunun bir sonucu olarak savunma teknolojilerinin de ana geliştiricisi olan ABD,
tehditleri erken algılamak ve o doğrultuda stratejiler geliştirmek için Dört Senelik Savunma
Değerlendirmesi...
Günümüz dünyasında askeri, ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda dijitalleşmek; zahmetli olanı kolaya indirgemek, masraflı olanı masrafsız bir düzeye çekmek, etki ve nüfuz alanını arttırmak çağımızın bir getirisi olan, dünyayı görünmez... more
Günümüz dünyasında askeri, ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda dijitalleşmek; zahmetli olanı kolaya indirgemek, masraflı olanı masrafsız bir düzeye çekmek, etki ve nüfuz alanını arttırmak çağımızın bir getirisi olan, dünyayı görünmez ağlarla adeta birbirine bağlayan internet ve kullanım şekli ile mümkündür.
20. yüzyılda savaşlarda yaşanan dönüşümle birlikte, savaşlarda yaşanan sivil kayıplar da hızla artmıştır. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre günümüzde savaşlarda ölenlerin % 90'ı yani çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan... more
20. yüzyılda savaşlarda yaşanan dönüşümle birlikte, savaşlarda yaşanan sivil kayıplar da hızla artmıştır. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre günümüzde savaşlarda ölenlerin % 90'ı yani çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan sivillerdir (UN, 2016). Savaş olgusunun kendisi gibi savaşlarda kadın ve çocuk mağdurlar sorunu da yeni bir durum değildir. Ancak yeni savaş koşullarının bir parçası olan yeni medya araçları, savaşlarda özellikle kadınların ve çocukların ölümlerini, insan hakkı ihlallerini ve onlara yapılan çeşitli zulümleri gözler önüne sermiştir. Nitekim, oluşan yeni koşulların etkisiyle akademiden siyasete kadar geniş bir alanda savaşalarda kadınların ve çocukların korunmasına ilişkin kapsamlı çalışmalar yapılmakta ve tartışmalar yürütülmektedir. Yine de yürütülen kapsamlı çalışmalar ve yapılan tartışmalar, savaşların ve çatışmaların kadınlar ve çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisini ve bu travmayı yaşayan kadınlar ve çocukların hikâyelerini anlamak için hiçbir zaman yeterli değildir. Bunun yanı sıra çatışmacı süreçlerde yaşanan dönüşüm ile birlikte meselenin kazandığı farklı boyutlar savaş olgusunu anlamanın gerekli bir parçası olarak bu realiteye maruz kalan kadınları ve çocukları sürekli olarak gündemde tutulmayı gerektirmektedir.
Kadınlar ve çocuklar, her zaman savaşın yarattığı fiziksel, siyasal, ekonomik ve sosyal koşullarından mağdur olmuşlardır. Bununla birlikte savaşın dönüşümü ile birlikte kadına ve çocuğa yönelik şiddetin seviyesi ile birlikte niteliği de belli ölçüde değişmiştir. Ayrıca, kadınlar ve çocuklar savaşın siyasetinde kullanışlı birer araç haline gelmişlerdir. Çünkü yeni savaşlar realitesinde kadınlar ve çocuklar kimi zaman mağdur iken, kimi zaman savaşan paydaşlar olarak kendilerine yer edinmektedir. Diğer bir ifadeyle kadınlar ve çocuklar savaşlarda, bir yandan en iyi ihtimalle beslenme, barınma gibi temel yaşam haklarından mahrum kalırken, diğer yandan da günümüzde sınırlı da olsa edindikleri zorunlu muharip rollerle çatışmalarda aktif rol oynamakta ve çoğu zaman bilinçsizce savaşın yeniden üretimine doğrudan katkı sağlamaktadır. Bu durum ise kimi zaman savaşlarda stratejik ya da taktik seviyede birer araç haline gelse dahi her zaman mağdur olan kadın ve çocukların yeni savaşlardaki yerini anlamayı zorunlu kılmaktadır. Günümüzde gelişmiş ülkelerdeki modern profesyonel ordularda kadınların orduda daha aktif görevler almasına yönelik ekonomik ve sosyal teşvikler verilmektedir. Askerlik görevini yerine getiren kadınlar ile topluma “kadın elinin orduya değmesi” veya “kadınların vatanları için yaptıkları fedakârlıklar” gibi başlıklarda anlatılar geliştirilmekte ve askeri unsurlar için bir imaj çalışması olarak kadınlar kullanılmaktadır. Kadınların yanı sıra çocuklar da ordularda muharip unsur olarak yetiştirilmektedir. ABD, Pakistan gibi bazı ülkelerde askeri okullar 18 yaşından küçükleri askeri eğitime tabi tutmakta ve erken yaşlarda verilen askeri eğitimlerle ordulara nitelikli personel kazandırmayı amaçlamaktadır. Savaşlardaki en büyük kırılgan grupların savaşın yeniden üretimine nasıl katkı sağladığına dair modern bir çelişki olarak profesyonel muharip kadınlar ve askeri öğrenciler ile karşılaşılmaktadır.
Gelişmiş ülkelerin kendi geçmişlerinde kadınlar ve çocuklar savaşlardan ötürü kayıplar yaşayan ve en kırılgan ve hassas olan gruplar olmuşlardır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında, Avrupa’da yaşanan sivil kayıplar, özellikle kadın ve çocuk mağdurlar, ele alındığında bu durum net bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Günümüzün savaşlarının değişen karakteri ve ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ekseninde mesele alındığında, savaşlarda kadın ve çocukların mağdur olmalarına ilişkin stratejik ve taktik nedenlerde değişikliklikler olsa bile, kadınların ve çocukların savaşlardaki mağduriyeti değişmemiştir. Mevcut küresel koşullar içerisinde ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve bununla ilişkili ülkelerin sahip olduğu siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar savaşlarda kadınların ve çocukların ne ölçüde zarar görme tehdidi altında olduklarını tespit etmede anlamlı bir ölçü derecesidir. Mevcut durumdaki çatışma bölgelerine bakıldığında bu durum kolaylıkla tespit edilebilmektedir. BM Gelişmişlik Endeksinde, en az gelişen 47 ülke içerisinde yer alan Afganistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Irak, Güney Sudan, Sudan, Somali, Suriye ve Yemen (UNCTAD, 2019) gibi sıcak çatışma bölgelerinden elde edilen sınırlı saha verileri bile kadınların ve çocukların savaş nedeniyle aldıkları zararı ve yaşadıklarını göstermektedir. Aynı zamanda bu ülkeler, çocuk askerlerin en çok olduğu ülkelerdir.
Kadın ve çocukların günümüzün yeni savaşlarında karşı karşıya kaldıkları şiddeti anlamak amacıyla cevaplanması gereken temel sorular, geçmişten günümüze kadın ve çocukların savaşlarda hangi koşullarda, hangi bedelleri ödediğidir. Bütüncül bir perspektifle bu sorulara cevap verilebilirse, kadınların ve çocukların savaşın dönüşümünde değişen rolleri netleştirilebilir.
Gelişmiş ülkelerin kendi geçmişlerinde kadınlar ve çocuklar savaşlardan ötürü kayıplar yaşayan ve en kırılgan ve hassas olan gruplar olmuşlardır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında, Avrupa’da yaşanan sivil kayıplar, özellikle kadın ve çocuk mağdurlar, ele alındığında bu durum net bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Günümüzün savaşlarının değişen karakteri ve ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ekseninde mesele alındığında, savaşlarda kadın ve çocukların mağdur olmalarına ilişkin stratejik ve taktik nedenlerde değişikliklikler olsa bile, kadınların ve çocukların savaşlardaki mağduriyeti değişmemiştir. Mevcut küresel koşullar içerisinde ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve bununla ilişkili ülkelerin sahip olduğu siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar savaşlarda kadınların ve çocukların ne ölçüde zarar görme tehdidi altında olduklarını tespit etmede anlamlı bir ölçü derecesidir. Mevcut durumdaki çatışma bölgelerine bakıldığında bu durum kolaylıkla tespit edilebilmektedir. BM Gelişmişlik Endeksinde, en az gelişen 47 ülke içerisinde yer alan Afganistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Irak, Güney Sudan, Sudan, Somali, Suriye ve Yemen (UNCTAD, 2019) gibi sıcak çatışma bölgelerinden elde edilen sınırlı saha verileri bile kadınların ve çocukların savaş nedeniyle aldıkları zararı ve yaşadıklarını göstermektedir. Aynı zamanda bu ülkeler, çocuk askerlerin en çok olduğu ülkelerdir.
Kadın ve çocukların günümüzün yeni savaşlarında karşı karşıya kaldıkları şiddeti anlamak amacıyla cevaplanması gereken temel sorular, geçmişten günümüze kadın ve çocukların savaşlarda hangi koşullarda, hangi bedelleri ödediğidir. Bütüncül bir perspektifle bu sorulara cevap verilebilirse, kadınların ve çocukların savaşın dönüşümünde değişen rolleri netleştirilebilir.
Gelişmiş ülkelerin kendi geçmişlerinde kadınlar ve çocuklar savaşlardan ötürü kayıplar yaşayan ve en kırılgan ve hassas olan gruplar olmuşlardır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında, Avrupa’da yaşanan sivil kayıplar, özellikle kadın ve çocuk mağdurlar, ele alındığında bu durum net bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Günümüzün savaşlarının değişen karakteri ve ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ekseninde mesele alındığında, savaşlarda kadın ve çocukların mağdur olmalarına ilişkin stratejik ve taktik nedenlerde değişikliklikler olsa bile, kadınların ve çocukların savaşlardaki mağduriyeti değişmemiştir. Mevcut küresel koşullar içerisinde ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve bununla ilişkili ülkelerin sahip olduğu siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar savaşlarda kadınların ve çocukların ne ölçüde zarar görme tehdidi altında olduklarını tespit etmede anlamlı bir ölçü derecesidir. Mevcut durumdaki çatışma bölgelerine bakıldığında bu durum kolaylıkla tespit edilebilmektedir. BM Gelişmişlik Endeksinde, en az gelişen 47 ülke içerisinde yer alan Afganistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Irak, Güney Sudan, Sudan, Somali, Suriye ve Yemen (UNCTAD, 2019) gibi sıcak çatışma bölgelerinden elde edilen sınırlı saha verileri bile kadınların ve çocukların savaş nedeniyle aldıkları zararı ve yaşadıklarını göstermektedir. Aynı zamanda bu ülkeler, çocuk askerlerin en çok olduğu ülkelerdir.
Kadın ve çocukların günümüzün yeni savaşlarında karşı karşıya kaldıkları şiddeti anlamak amacıyla cevaplanması gereken temel sorular, geçmişten günümüze kadın ve çocukların savaşlarda hangi koşullarda, hangi bedelleri ödediğidir. Bütüncül bir perspektifle bu sorulara cevap verilebilirse, kadınların ve çocukların savaşın dönüşümünde değişen rolleri netleştirilebilir...
Kadınlar ve çocuklar, her zaman savaşın yarattığı fiziksel, siyasal, ekonomik ve sosyal koşullarından mağdur olmuşlardır. Bununla birlikte savaşın dönüşümü ile birlikte kadına ve çocuğa yönelik şiddetin seviyesi ile birlikte niteliği de belli ölçüde değişmiştir. Ayrıca, kadınlar ve çocuklar savaşın siyasetinde kullanışlı birer araç haline gelmişlerdir. Çünkü yeni savaşlar realitesinde kadınlar ve çocuklar kimi zaman mağdur iken, kimi zaman savaşan paydaşlar olarak kendilerine yer edinmektedir. Diğer bir ifadeyle kadınlar ve çocuklar savaşlarda, bir yandan en iyi ihtimalle beslenme, barınma gibi temel yaşam haklarından mahrum kalırken, diğer yandan da günümüzde sınırlı da olsa edindikleri zorunlu muharip rollerle çatışmalarda aktif rol oynamakta ve çoğu zaman bilinçsizce savaşın yeniden üretimine doğrudan katkı sağlamaktadır. Bu durum ise kimi zaman savaşlarda stratejik ya da taktik seviyede birer araç haline gelse dahi her zaman mağdur olan kadın ve çocukların yeni savaşlardaki yerini anlamayı zorunlu kılmaktadır. Günümüzde gelişmiş ülkelerdeki modern profesyonel ordularda kadınların orduda daha aktif görevler almasına yönelik ekonomik ve sosyal teşvikler verilmektedir. Askerlik görevini yerine getiren kadınlar ile topluma “kadın elinin orduya değmesi” veya “kadınların vatanları için yaptıkları fedakârlıklar” gibi başlıklarda anlatılar geliştirilmekte ve askeri unsurlar için bir imaj çalışması olarak kadınlar kullanılmaktadır. Kadınların yanı sıra çocuklar da ordularda muharip unsur olarak yetiştirilmektedir. ABD, Pakistan gibi bazı ülkelerde askeri okullar 18 yaşından küçükleri askeri eğitime tabi tutmakta ve erken yaşlarda verilen askeri eğitimlerle ordulara nitelikli personel kazandırmayı amaçlamaktadır. Savaşlardaki en büyük kırılgan grupların savaşın yeniden üretimine nasıl katkı sağladığına dair modern bir çelişki olarak profesyonel muharip kadınlar ve askeri öğrenciler ile karşılaşılmaktadır.
Gelişmiş ülkelerin kendi geçmişlerinde kadınlar ve çocuklar savaşlardan ötürü kayıplar yaşayan ve en kırılgan ve hassas olan gruplar olmuşlardır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında, Avrupa’da yaşanan sivil kayıplar, özellikle kadın ve çocuk mağdurlar, ele alındığında bu durum net bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Günümüzün savaşlarının değişen karakteri ve ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ekseninde mesele alındığında, savaşlarda kadın ve çocukların mağdur olmalarına ilişkin stratejik ve taktik nedenlerde değişikliklikler olsa bile, kadınların ve çocukların savaşlardaki mağduriyeti değişmemiştir. Mevcut küresel koşullar içerisinde ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve bununla ilişkili ülkelerin sahip olduğu siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar savaşlarda kadınların ve çocukların ne ölçüde zarar görme tehdidi altında olduklarını tespit etmede anlamlı bir ölçü derecesidir. Mevcut durumdaki çatışma bölgelerine bakıldığında bu durum kolaylıkla tespit edilebilmektedir. BM Gelişmişlik Endeksinde, en az gelişen 47 ülke içerisinde yer alan Afganistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Irak, Güney Sudan, Sudan, Somali, Suriye ve Yemen (UNCTAD, 2019) gibi sıcak çatışma bölgelerinden elde edilen sınırlı saha verileri bile kadınların ve çocukların savaş nedeniyle aldıkları zararı ve yaşadıklarını göstermektedir. Aynı zamanda bu ülkeler, çocuk askerlerin en çok olduğu ülkelerdir.
Kadın ve çocukların günümüzün yeni savaşlarında karşı karşıya kaldıkları şiddeti anlamak amacıyla cevaplanması gereken temel sorular, geçmişten günümüze kadın ve çocukların savaşlarda hangi koşullarda, hangi bedelleri ödediğidir. Bütüncül bir perspektifle bu sorulara cevap verilebilirse, kadınların ve çocukların savaşın dönüşümünde değişen rolleri netleştirilebilir.
Gelişmiş ülkelerin kendi geçmişlerinde kadınlar ve çocuklar savaşlardan ötürü kayıplar yaşayan ve en kırılgan ve hassas olan gruplar olmuşlardır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında, Avrupa’da yaşanan sivil kayıplar, özellikle kadın ve çocuk mağdurlar, ele alındığında bu durum net bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Günümüzün savaşlarının değişen karakteri ve ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ekseninde mesele alındığında, savaşlarda kadın ve çocukların mağdur olmalarına ilişkin stratejik ve taktik nedenlerde değişikliklikler olsa bile, kadınların ve çocukların savaşlardaki mağduriyeti değişmemiştir. Mevcut küresel koşullar içerisinde ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve bununla ilişkili ülkelerin sahip olduğu siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar savaşlarda kadınların ve çocukların ne ölçüde zarar görme tehdidi altında olduklarını tespit etmede anlamlı bir ölçü derecesidir. Mevcut durumdaki çatışma bölgelerine bakıldığında bu durum kolaylıkla tespit edilebilmektedir. BM Gelişmişlik Endeksinde, en az gelişen 47 ülke içerisinde yer alan Afganistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Irak, Güney Sudan, Sudan, Somali, Suriye ve Yemen (UNCTAD, 2019) gibi sıcak çatışma bölgelerinden elde edilen sınırlı saha verileri bile kadınların ve çocukların savaş nedeniyle aldıkları zararı ve yaşadıklarını göstermektedir. Aynı zamanda bu ülkeler, çocuk askerlerin en çok olduğu ülkelerdir.
Kadın ve çocukların günümüzün yeni savaşlarında karşı karşıya kaldıkları şiddeti anlamak amacıyla cevaplanması gereken temel sorular, geçmişten günümüze kadın ve çocukların savaşlarda hangi koşullarda, hangi bedelleri ödediğidir. Bütüncül bir perspektifle bu sorulara cevap verilebilirse, kadınların ve çocukların savaşın dönüşümünde değişen rolleri netleştirilebilir.
Gelişmiş ülkelerin kendi geçmişlerinde kadınlar ve çocuklar savaşlardan ötürü kayıplar yaşayan ve en kırılgan ve hassas olan gruplar olmuşlardır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında, Avrupa’da yaşanan sivil kayıplar, özellikle kadın ve çocuk mağdurlar, ele alındığında bu durum net bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Günümüzün savaşlarının değişen karakteri ve ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ekseninde mesele alındığında, savaşlarda kadın ve çocukların mağdur olmalarına ilişkin stratejik ve taktik nedenlerde değişikliklikler olsa bile, kadınların ve çocukların savaşlardaki mağduriyeti değişmemiştir. Mevcut küresel koşullar içerisinde ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ve bununla ilişkili ülkelerin sahip olduğu siyasal, sosyal ve ekonomik koşullar savaşlarda kadınların ve çocukların ne ölçüde zarar görme tehdidi altında olduklarını tespit etmede anlamlı bir ölçü derecesidir. Mevcut durumdaki çatışma bölgelerine bakıldığında bu durum kolaylıkla tespit edilebilmektedir. BM Gelişmişlik Endeksinde, en az gelişen 47 ülke içerisinde yer alan Afganistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Irak, Güney Sudan, Sudan, Somali, Suriye ve Yemen (UNCTAD, 2019) gibi sıcak çatışma bölgelerinden elde edilen sınırlı saha verileri bile kadınların ve çocukların savaş nedeniyle aldıkları zararı ve yaşadıklarını göstermektedir. Aynı zamanda bu ülkeler, çocuk askerlerin en çok olduğu ülkelerdir.
Kadın ve çocukların günümüzün yeni savaşlarında karşı karşıya kaldıkları şiddeti anlamak amacıyla cevaplanması gereken temel sorular, geçmişten günümüze kadın ve çocukların savaşlarda hangi koşullarda, hangi bedelleri ödediğidir. Bütüncül bir perspektifle bu sorulara cevap verilebilirse, kadınların ve çocukların savaşın dönüşümünde değişen rolleri netleştirilebilir...
Related Topics