Müsâmeretnâme, Emin Nihat Bey tarafından yazılmış ve Türk hikâyeciliğinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilen eserdir. 1871-1875 yılları arasında yayımlanan ve toplamda yedi hikâyeden oluşan eser, kış gecelerinde bir araya gelen dostların iyi vakit geçirmek ve eğlenmek üzere gençliklerinde başlarından geçenlerle ilgili anlatımlarına dayanmaktadır. Müsâmeretnâme hakkında ilk değerlendirmeleri Ahmet Hamdi TanpınarXIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi adlı çalışmasında yapmıştır. Mustafa Uzun eseri sadeleştirerek Gece Hikâyeleri: Müsâmeretnâme adıyla günümüz Türkçesine çevirmiştir; bugüne kadar yeni harflere birden fazla aktarımı yapılmıştır. Çerçeve anlatının kullanıldığı Müsâmeretnâme'de Decameron ile Binbir Gece Masalları'ndan izler mevcuttur. Biri Alexandre Dumas'ın Kraliçenin Gerdanlığı kitabının çevirisi olmak üzere yedi hikâyeden oluşan eser, toplam on iki cüzden meydana gelmektedir.(Devamı...)
Carl Linnaeus, bitki ve hayvanların isimlendirilmesi için ikili adlandırma (binomial nomenklatür); yani 2 sözcükten oluşan (cins adı + epitet adı = tür adı) bir sistem geliştirmiştir.
Nicéphore Niepce tarafından çekilmiş olan "Le Gras View From Window" isimli fotoğraf, tarihin en eski fotoğrafıdır.
Türkiye'den Avrupa'ya muhabir olarak giden ilk kadın, 1923 yılında Lozan Konferansı'nı izleyen gazeteciler heyetinde bulunan Suat Derviş'tir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün huzurunda keman çalarken yayının telleri kopan ve tek yayla eserini tamamlayan Nubar Çömlekçiyan'ın bu davranışını çok beğenen Atatürk, kendisine "Tekyay" soyadını vermiştir.