Batuhan Taşçılar’s review published on Letterboxd:
2 analyzes in English and Turkish
English:
Today, I added five films from Fatih Akın’s filmography to my collection—such is my admiration for his work. In this film, we see the eccentric personality we’ve somewhat observed in his other films brought together under one roof, this time with the theme of a real killer. While I didn’t expect a film like this from him, I had a sense that, in time, he would create something in this vein. The film was excellent, yet it fell far short of my expectations. The events that people described as "disgusting" were not nearly as appalling as they were exaggerated to be. Other than the rape scenes, the brutality wasn’t really shown, so I wouldn’t call it disgusting. That said, I do admit there were revolting elements. Aside from that, this legendary film, which initially drew me in, wasted about 40-50 minutes in a way that felt utterly hollow. No joke—I found myself bored during this film, even though it began in such a terrifying and unhinged manner. I would have preferred more graphic violence because the camera angles often made it seem like we were secretly observing the killer’s crimes. However, they never fully brought the violent acts into focus. Additionally, the film’s stunning cinematography, the killer’s actions, the sound effects, and the makeup—all of these impressive aspects felt somewhat squandered. It could have been better, but still, for an expatriate Turkish director to undertake such a bold project and make us proud is truly admirable.
Now, about the story: this film won the Best Film Award at the Berlin International Film Festival, with 4 wins and 7 nominations, yet grossed only $604,479 worldwide. It is adapted from Heinz Strunk’s novel of the same name and tells the story of German serial killer Fritz Honka, who murdered four women between 1970 and 1975 and stored their dismembered bodies in his apartment. Based on the serial killer’s story, the film takes us on a gritty journey through the darkest corners of post-war West Germany, where Fritz Honka, an alcoholic lower-class man, hunts his victims in a bar. As noted in the credits, most of what we see is based on true events. The settings, the killer’s apartment, and even the victims—all are almost exact replicas of the originals. For instance, the "Der Goldene Handschuh" bar in Hamburg, which is featured in the film, still exists today and hasn’t changed much since then. Honka, who often preferred short and toothless women to alleviate his fear of injury during oral sex, would wait for his prey in this bar. The film also incorporates Honka’s favorite real-life song, "Es geht eine Träne auf Reisen", adding a subtle touch of authenticity. Originally, there was also supposed to be a bonus scene depicting Fritz Honka being sexually abused as a child. However, Fatih Akın found this scene disturbing and pointless during editing, so it was removed. He stated, “Being sexually abused as a child doesn’t give you permission to become a serial killer. Many people were abused as children and didn’t become serial killers; this would feel like a slap in the face to them.” This sentiment is precisely why I admire him. Lastly, for those curious about what happened to the killer: Honka was found guilty of one murder and three manslaughters. He was sentenced to 15 years in a psychiatric hospital, as his alcoholism was considered a mitigating factor due to its effect on his mental capacity. Honka died in 1995.
Beyond the details, there were many elements of the film that I enjoyed. For example, the outstanding set design and production—everything was so realistic. It was so authentic, in fact, that a female psychologist was brought to the set to help the actors cope with the intense rape scenes. That alone demonstrates how disturbing it was. Another highlight was the casting: the cast selection was phenomenal. Jonas Dassler was an extraordinary choice. While he relied heavily on the makeup team to resemble the killer, he wasn’t just portraying Honka—he was living the role! His performance was so outstanding that it’s impossible not to be in awe. A deranged psychopath, flawlessly brought to life by a brilliant actor—he absolutely deserves recognition. Additionally, the last 25-30 minutes of the film were both legendary and mentally taxing. These final moments were meticulously crafted and executed with precision. It could have been better overall, but even as it stands, it’s undeniably great. Thank you for reading..
Movies I should buy on DVD
My favorite horror, thriller movies
Türkçe:
Çok sevdiğim Fatih Akın’ın filmografisinden koleksiyonuma bugün 5 film ekledim; o derece seviyorum. Bu filmde ise diğer filmlerinde az çok gördüğümüz manyak kişiliğini tek bir çatı altında, gerçek bir katil temasında görüyoruz. Ondan böyle bir film beklemesem de zamanı gelince bu tarz bir film çekeceğini az çok tahmin ediyordum. Film mükemmeldi fakat beklentimin aşırı derecede altında kaldı. Milletin “iğrenç” diye nitelendirdiği olaylar abartıldığı kadar iğrenç değildi. Tecavüz sahneleri hariç yapılan vahşeti izleyemedik; buna da iğrençlik denmez fakat kabul ediyorum, iğrençlikler de vardı. Onun dışında, başta akışına kapıldığım bu efsane filmde bir 40-50 dakika o kadar boş geçti ki şakasız böyle bir filmde sıkıldım. Oysaki başı korkunç ve manyakça başlamıştı. Artı olarak ekstra vahşilik isterdim çünkü katil bir suç işlerken kamera açısı sürekli sanki biz gizlice izliyormuşuz gibiydi. Fakat işin vahşet kısmı asla kadraja sokulmadı. Bunun yanı sıra muhteşem sinematografi, katilin yaptıkları, ses efektleri ve makyajlar gibi unsurlar bir nebze boşa gitmiş oldu. Daha iyi olabilirdi fakat yine de gurbetçi bir Türk yönetmenin oldukça cesaret isteyen böyle bir yapımla bizleri gururlandırması cidden takdire şayan.
Konudan bahsedecek olursak, Berlin Uluslararası Film Festivali’nde en iyi film ödülünü alan ve 4 galibiyet ile 7 adaylık kazanan, dünya çapında 604.479 dolar gibi az bir hasılat yapan bu yapım, Heinz Strunk’un aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Film, 1970-1975 yılları arasında dört kadını öldürüp ceset parçalarını dairesine saklayan Alman seri katil Fritz Honka'nın hikayesini anlatıyor. Bu seri katilin romanından uyarlanan yapım, savaş sonrası Batı Almanya'nın en karanlık yerlerinde avlarını bir barda arayan alkolik alt sınıf bir katilin, Fritz Honka'nın, gerçekçi yolculuğunu bizlere sunuyor. Olan çoğu şey, filmde belirtildiği gibi gerçek. Mekanlar, katilin evi ve ölen kişiler neredeyse orijinal mekanların birebir kopyası. Mesela filmdeki Hamburg'da bulunan "Der Goldene Handschuh" barı bugün bile varlığını sürdürüyor ve açıkçası o zamandan beri pek değişmemiş. Oral seks sırasında sakatlanma korkusunu hafifletmek için genellikle kendisinden kısa ve dişsiz kadınları tercih eden Honka’nın ayrıca gerçek yaşamında en çok sevdiği şarkı olan "Es geht eine Träne auf Reisen" filmde kullanılmış. Bu da küçük bir detay. Ayrıca filmde bonus sahne olarak Fritz Honka'nın çocukluğunda tecavüze uğradığı bir sahne olacağı söylenmiş. Ancak düzenleme sırasında Fatih Akın bu sahneyi aptalca bulduğu için rahatsız edici olduğunu söyleyerek çıkarmış. "Çocukken tecavüze uğramanız, size seri katil olma izni vermez. Birçok insan çocukken tecavüze uğradı ve seri katil olmadı; bu, onlara tokat gibi gelecektir" demiş. İşte bu yüzden bu adamı seviyorum. Son olarak, katilimize ne olduğunu merak ederseniz; mahkeme Honka'yı bir cinayet ve üç adam öldürme suçundan suçlu buldu. Alkolü alışkanlık haline getirmesi, zihinsel kapasitesini azalttığı için hafifletici bir etken olarak kabul edildi ve bir psikiyatri hastanesinde 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1995’te ise vefat etti.
Detaylar dışında filmde beğendiğim birçok şey vardı. Mesela başarılı bir set tasarımı ve prodüksiyon… Her şey gerçeklikle uyuşuyordu. O kadar gerçekçi olmuş ki, oyuncuların tecavüz sahneleriyle başa çıkmalarına yardımcı olmak için sete bir kadın psikolog getirilmiş; o derece manyaktı. Bir diğer madde ise cast seçimi: Muhteşem bir cast seçimi var. Jonas Dassler müthiş bir seçim olmuş. Katile benzemek için makyaj ekibinin emeklerinden oldukça faydalansa da filmde resmen katili oynamaktan çok yaşamak niyetinde! Öylesine muhteşem bir oyunculuk sergiliyor ki hayran kalmamak elde değil. Deli bir psikopatı mükemmel şekilde canlandıran bu efsane oyuncuyu kesinlikle tebrik etmek gerek. Ayrıca filmin son 25-30 dakikası efsane ve mental olarak oldukça zordu. Kesinlikle üzerinde çalışılmış ve başarılı olunmuş. Daha iyi olabilirmiş ama bu haliyle de oldukça iyiydi. Okuduğunuz için teşekkürler..
Kesinlikle Koleksiyona ekle
My favorite horror, thriller movies