Cafer Sadik Yaran-Informel Mantik
Cafer Sadik Yaran-Informel Mantik
İstanbul, 2011
ISBN: 978-605-4074-71-6
Yayınevi Editörü
Hasan Lütfi Ramazanoğlu
Sayfa Düzeni
OsmanArpaçukuru
Kapak Tasarımı
Abdüsselam Ferşatoğlu
Baskı- Cilt
StepAjans
Göztepe Mahallesi Bosna Caddesi
No. ll Bağcılar/ İSTANBUL
RAGBET YAYlNLARI
�
RAGBET
4 Prof. Dr. Cafer Sadık Varan / DIN FELSEFESI ------
Yayınlanmış Kitapları
--------
1 . Tam girişimlik
2 . Eksik girişimlik
3. Ayrıkhk
Hiçbir güvenilir
yalancı değildir.
t
Hiçbir yalancı
güvenilir değildir.
4. Eşitlik
Erdemli
türü kanıtlamalar için çok önemlidir. Böylece cins ile ilgili bir
bilgi sahibi isek ama tür ile ilgili bu konuda bilgi sahibi değil
sek, ilerde göreceğimiz üzere , akıl yürüterek, cins için geçerli
olanın onun altındaki türü için de geçerli olması gerektiği
ne hükmederiz . Çünkü teknik anlamda " cins ve tür" demek,
daha gündelik anlamda "bütün ve parçası" demek gibi bir
şeydir ve bazı istisnai durumlar hariç bütün için geçerli olan
bir yargının parçası için de geçerli olduğu varsayılır.
Beş tümelin üçüncü öğesi olan "ayırım " ise , bir türü
cinsten ve özellikle cinsin altındaki öteki türlerden ayıran en
temel özelliğe, en ayırt edici vasfa, en belirgin niteliğe veya
sıfata denir. Örneğin , insan için , düşünme veya konuşma
özelliği, onu canlılar cinsinden de bu cinsin öteki türleri olan
hayvan ve bitki türlerinden de ayıran temel özelliktir. Zira bit
ki türü canlı olmakla birlikte düşünmez ve konuşmaz, hayvan
türü de düşünmez ve konuşmaz (veya insanın düşünme ve
konuşma kapasitesi ile kıyaslandığında düşünmediği ve ko
nuşmadığı varsayılır) . Dolayısıyla insanın ayırımı , düşünmek
veya konuşmaktır.
Beş tümelle ilgili bilgilerin, kıyas türü kanıtlamalarda işe
yaramanın yanında, tanımlamalar yaparken de oldukça işe
yaradığı görülür. Bir tür, ayırımı (veya hassası yahut ilintisi)
belirtilerek (uzak veya yakın) bir cinsinin altına yerleştirildiğin
de en tam ve özlü tanımlardan birinin yapıldığı görülür. Tü
rün en yakın cinsi ve ayrımı zikredilerek yapılan tanım "tam
tanım " , uzak cinlerle ve ayrım değil daha ikincil derecede
nitelikler olan özellikler ve ilintilerle yapılan tanımlar ise eksik
tanım sayılır. Nitekim bu beş tümelin üçüne (cins , tür ve ayı
nma) göre insanı yahut insan türünü tanımlamak istediğimiz
de, "insan konuşan canlıdır" deriz . Burada, " insan " kavramı
tür, " kanuşan" kavramı ayırım, "canlı" kavramı da cinstir. Bu
üçünün dışında bunlar kadar önemli olmamakla birlikte bir de
40 Prof. Dr. Cafer Sadık Yaran / DIN FELSEFESI ------
Karsıt
A E
:ı> :ı>
Et Celisik Et
:;ı.;- :;ı.;-
o
Altkarsıt
46 Prof. Dr. Cafer Sadık Yaran / DiN FELSEFESI ------
Optimist ol. Başka bir şey olmanın fazla bir yararı yok.
56 Prof. Dı: Cafer Sadık Yaran / DiN FELSEFESI ------
Burada iki öncü! vardır. Biri açıktır: köpek içeri giren ki
şiye havlamadı . İkincisi köpekler hakkında hepimizin bildiği
varsayıldığı için açıkça belirtilmeye gerek görülmemiş olan
öncüldür: köpekler yabancılara havlarlar. Bu iki öncül birlikte
düşünüldüğünde içeri giren kişinin yabancı olmadığı sonucu
nu verirler. Özellikle bir görüşü savunmaya yönelik kanıtlar
da bazen ilk önce doğrudan sonuç ifade edilebilir ve bundan
sonra o sonucun doğruluğuna ilişkin gerekçeler ve deliliere
yani öncüilere geçilebilir. Çünkü informel mantıkta , öncüller
le sonuç arasındaki sıralama formel mantıktaki gibi biçimsel
bir zorunluluk veya sertlik göstermez.
yoldur. Fakat sözlük tanımı her zaman yeterli olmaz; zira ba
zen çok geniş, bazen çok dar anlamlı olabilir. Bu durumda iyi
bir tanım için sözlük dışında yöntemlere başvurmak gereke
bilir. Bazen bir terimin ne olduğunu belirtmek pek mümkün
gözükmüyorsa , bu defa onun ne olmadığından yola çıkmak
işi kolaylaştırabilir. Örneğin biri , ötenaziyi pozitif yönleriyle
tanımlamak yerine , "ben ötenazi ile hastanın ölümünü hız
landıracak aktif bir müdahaleyi kastetmiyorum " diyerek öte
haziden ne anladığını değilierne yoluyla biraz daha anlaşılır
kılabilir. Bu tabii ki tam bir tanım değildir; ama daha ileriye
gitmeden önce aniaşılmayı kolaylaştırıcı , yerinde bir adımdır.
Bir tartışma esnasında terimleri tanımlamanın en etkili yolla
rından biri de örnekler vermedir. Gerçek hayattan alınmış da
olsa, varsayımsal da olsa örnekler, soyut ve müphem terim
lerden ne kastedildiğinin anlaşılmasında önemli rol oynarlar.
Bunlar yanında, soyut ve az bilinen terimierin daha somut ve
bilinenlerle olan benzer ve farklı yönlerinin ortaya konulması,
sebep ve sonuç analizlerinin yapılması gibi çabalar da tanım
lamanın başarılı olmasına katkı sağlayabilecek yöntemlerdir
(Rottenberg , 1 988, 62-67) .
Sokrates insandır.
Konu: Yüldem:
Komı: : Yılklem
Om (E) Hiçbir MüiiUmıııı ılomuı eli ymıc.ı: (doımı.ı: eli yiym biri 1
(l) l\aı:ı ingılizler. Mus!Dmaıı" dır.
(O) o lıalde, bw lııgıliıkr ıloıııııı eli )'e:l'llet.
Enflasyon düşüyor.
B değildir.
O halde, A değildir.
Ya A, ya (da) B 'dir.
A'dır.
O halde, B değildir.
Bu kişi Müslümandır.
Taliyi onaylamama :
A, B'dir.
Tanrı , birdir.
Temizlik, güzeldir.
Ya A, ya B 'dir.
A ise, C ' dir.
B ise , (yine) C'dir.
Öyleyse, her iki halde de C 'dir.
nin ifadesi ile yetinilir. Kişi kendisi bunun bir tür kıyas olduğu
nu bilir ve karşısındakinin de bunu anlayabileceğini varsayar
ve özellikle günlük konuşmalarda sözü fazla uzatmış olma
mak için bu tür bir kısaltına yoluna gider. Kısaltılan veya ifade
edilmeyen öncülün , büyük öncü!, küçük öncü! veya sonuç ol
masına göre çeşitleri olabilen entimeme verilebilecek örnek
lerden biri, bazen günlük konuşmalarda rastlanılan, "kazanan
benim, istediğim gibi harcarım " sözüdür. Bu aslında, açıkça
söylendiğinde I. şeklin 1 . medundan bir kıyasın kısaltılmış,
entimem şeklidir:
nin sonuçta söz konusu edilen konu ile ilişkili , onunla benze
şen bir husus olup olmadığı dikkate alınmalıdır. ilişkililiğin ve
benzerliğin gücü sonucun gücünü o oranda artırır. Benzerlik
oluşturan hususun sayısının çokluğu veya azlığı da analojik
delilin sonucunun gücünü o oranda artırır veya azaltır. Ge
rek nitelik gerek nicelik yönünden iki olay, iki obje veya iki
durum arasında benzerlik ne kadar çoksa sonucun doğruluk
ihtimali de o oranda fazla olur. Bununla birlikte, benzeşimin
gücü dürüstçe dikkate alınarak, sonuçta öncüllerin sağladığı
destekten çok fazla gözüken aşırı iddialidıktan kaçınmak ge
rekir. Zira aşırı ve abartılı iddia kanıtın inandırıcılığını artırmaz
aksine düşürebilir. Dolayısıyla ulaşılan sonucun kesin olduğu
nu iddia etmek yerine, muhtemel veya mümkün olduğunu
söylemek daha doğru olur. Örneğin, aşağıdaki analojik kanıt
la ilgili ikinci sonuç ifadesi, birinci ifadeden daha doğrudur:
"O halde " ile başlayan bu iki sonuç ifadesi arasındaki tek
fark ikinci ifadenin daha orantılı , ölçülü ve mütevazı oluşudur.
Doğru olan da bu orantının gözetilmesidir (Crews-Anderson
2 0 0 7 ' 3 3-39) .
Analojik akıl yürütme ve kanıtlamaya dini bağlamdan
da bir örnek vermek gerekirse tasarım kanıtı (teleolojik delil)
130 Prof. Dr. Cafer Sadık Yaran / DIN FELSEFESi -------
X, Y olduğunu söylüyor.
Örneğin ,
l l. a. Perspektif Hataları
1 1 . b. Prosedür Hataları
1 1 . d . Reaksiyon Hataları
en az yüz elli yıldır biliyoruz' gibi bir cevap olurdu. 3 Bu tür bir
cevap , felsefeci olmakla birlikte , Feridüddin Attar'ın, kuşların
bilge kralı Anka Kuşu'nu aramaktan yorgun düşerek yolun
değişik evrelerinde çeşitli gerekçelerle arayıştan vazgeçip dö
nen kuşları gibi , felsefi arayıştan bıkan veya argümentatif fel
sefi tartışmalardan usanan bazı felsefeciler için çok sevindirici
olsa gerektir. Aramak her zaman sıkıcı , bulduğunla yetinmek
her zaman daha kolay, mevcudu alıp satmak her zaman daha
karlıdır. Şiirin sıcak iklimi meşru ve hatta daha makbul sa
yıldıktan sonra mantığın ve argümentatif düşüncenin soğuk
labirentlerinde dalaşmayı seçmek elbette çok kişi tarafından
akıl karı sayılmayacaktır. 4 Dolayısıyla , oteritelerin de tasdik
ve takip ettiği mazeretler varken kendini mantıksal kriterler
le hassas değerlendirmeler yapmaya, bunu yaparken olabil
diğince tarafsız olmaya, bir yanlışın varsa bunu düzeltmeye
çalışmaya, yani bunca zahmet ve sıkıntıya ne gerek vardır?
Bu , tamamen makul , tamamen anlaşılır bir tavır olabilir. Ama
yine de herkese göre değildir. Hakikat arayışının , rasyonelli
ğin, objektifliğin , felsefenin özünde zaten olmayıp sonradan
3 Bu tür anlayışın çok güzel bir ifadesi şu pasajcia (ve devamındal ortaya
konulmaktadır: "Şimdi, son yüz elli yıldır yine Batı 'da ortaya çıkan bazı
felsefe anlayışlan, felsefenin böyle tanımlanmış olan hakikate asla ulaşa
mayacağını, çünkü böyle bir hakikatin mevcut olmadığını ileri süren bir
tarz geliştirmişlerdir. Bir anlamda, felsefeyi , onun işlevini inkar eden bir
felsefe tarzı bu. Nietzsche, Dithey gibi filozoflann burada adını hemen
anabiliriz. " " Doğan Özlem" (ile şöyleşi), Tü rkiye 'de(fü rkçede Felsefe
Üzerine Kon uşmala r, yayına hazırlayan M . Cüneyt Kaya, (İstanbul :
Küre Yayınlan , 2009) , s. 8 7 .
4 Geniş anlamıyla b u bağlamda sayılabilecek eleştirel bir karşılaştırma ve
tercih örneği için şu pasaja (ve onun öncesi ve sonrasına) bakılabilir:
"Analitik felsefede bizim yaşadığımız deneyim şuydu: İki pozisyon var
dı karşımızda, birinden birini seçecek, birini savunacak, diğerini eleş
tirecektik. Ama niye bunu savunayım, niçin diğerini eleştireyim soru
sunun hiçbir gerçek cevabı yok aslında. " " Zeynep Direk" (ile söyleşi),
Tü rkiye 'de(fü rkçede Felsefe Üzerine Kon uşmalar, yayına hazırlayan
M. Cüneyt Kaya, Ostanbul: Küre Yayınlan , 2009), s. 1 28.
------ ETI K, ARGÜMANTASYON AHLAKI VE IYILIKSEVERLIK I LKESi 183
ilkeye bağlı kalırsa, dünya o oranda daha iyi bir yer olacaktır.
(http :/1everything2 .com/title/Principle+of +charity)
İyilikseverlik ilkesinin ihlali , özellikle daha önce de kıs
men değindiğimiz iki informel mantık yanlışının, hatası veya
hilesinin yapılmasına yol açabilir. Bunlardan biri korkuluk
adam (straw man) yanlışıdır. Straw, başka anlamları da ol
makla beraber, saman, çöp , vb . demektir; straw man de ,
scarecrow da denilen ve bahçelere dadanan kargaları ürküt
rnek için içi saman ve benzeri çer çöple doldurulup üstüne
eski elbise giydirilen kukiaya veya bostan korkuluğuna denir.
Kargalar korkuluk adamları gerçek zannettikleri gibi, yeterin
ce zeki veya eğitimli vb . olmayan insanlar da, muhatabın gö
rüşü veya kanıtı korkuluk düzeyine düşürüldüğünde ve ondan
sonra çürütüldüğünde bunu gerçek bir çürütme sanırlar. Bir
informel mantık yaniışı veya daha doğrusu hilesi olarak kor
kuluk adam yaniışı yapıldığında, iki tartışmacıdan biri muha
tabının inancını, görüşünü, sözünü veya kanıtını önce aslına
benzer gibi gözüken ancak onun iyice zayıflatılmış bir yoru
mu düzeyine indirir (gerçek bir insana oranla ona benzeyen
korkuluk insanın durumu ne ise ona benzer zayıf bir tasvirini
sunar) ondan sonra da bu zayıf hale düşürülmüş versiyonuna
saldırır ve böylece daha kolay bir biçimde muhatabın görüşü
nü çürütür. Muhatap veya izleyiciler bu hileyi fark edemeyip
gerekli tepkiyi veremezlerse, hile başanya ulaşmış olur. Yani
kısaca belirtildiğinde bu yanlış/hile, bir şeyin olduğundan
daha da zayıflatılmış versiyonunu eleştirerek onu çürütmeye
çalışmaktır. En kısa ifadeyle de o, "reddedilmesi kolay olsun
diye karşıt görüşü karikatürize etmektir" (Weston , 1 99 2 , 56) .
Korkuluk adam yaniışına ilişkin Batı literatüründe veri
len meşhur bir örnek, 1 860 'da , Oxford Piskoposu ile Dar
winizmin savunucusu Thomas Huxley arasındaki tartışmada
yaşanmıştır. Piskopos, Darwinist evrim teorisini insanın may-
----- ETIK, ARGÜMANTASYON AHLAKI VE IYILIKSEVERLIK ILKESI 197
-Durusoy, Ali , (2008), Ö rnek Çeviri Metin ler/e Man tığa Gi
riş , (İstanbul : M . Ü . ilahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları) .