Elektromanyetik Silahlar ve HAARP
Bahar AŞCI*
Tek bir insanın, burnunu bile kanatmadan
tüm elektronik sistemleri devre dışı bırakarak,
savaş kazandıracak elektromanyetik silahlar çok
yakında adından sıkça bahsettirecek saldırı teknolojileri arasında yerini alacak. Yeni nesil savaş diye
başladığımız serimizin bu üçüncü sayısında yer
vereceğimiz elektromanyetik silahlar özellikle 2.
Dünya Savaşı’ndan sonra silah ve uzay sanayinin
ilgi alanı içine girmiştir. Peki nedir bu elektromanyetik silahlar ve nasıl doğmuştur?
İmha endüstrisinde ‘E-Bomb’ (elektronik
bomba) olarak anılan bu silah radyo dalgalarını
kullanarak hedef aldığı bölgedeki tüm elektronik
sistemleri devre dışı bırakan ve ilk olarak Nicola
Tesla1 tarafından düşünülmüş fakat yapımı gerçekleştirilememiş yeni nesil bir silahtır.
Tesla’nın çalışmaları2 ölümünden sonra incelenmeye devam etmiş ve sistemi çalışılabilir hale
getiren herşey 1962 yılında başlamıştır. O yıllarda atmosferin 30 km üstünde nükleer bomba
denemesi yapan Amerika Birleşik Devletleri
(ABD), patlamanın neden olduğu gamma ışımasının 1200 km uzaklıktaki radyo istasyonlarını
kullanılmaz hale getirdiğini fark edince çalışmalarının yönünü nükleer silahlardan bu alana çevirmiştir. İstasyonlar 1 saniyeden daha az bir süre
devre dışı kalsa da burada önemli olan, hiçbir insanın bundan zarar görmemiş olmasıydı.3
*
1
2
3
4
5
6
İnsan hayatının giderek önem kazandığı 21.
yüzyılda devletler ordular için asker bulmakta zorlanırken, insansız teknolojiler ilginin artmasına
sebep oldu. Atom bombası ve nükleer bomba gibi
bombaların kitlesel zararları, o dönemde, dikkatleri daha masum gibi görünen elektromanyetik
dalgalara yoğunlaştırdı. Hâl böyle olunca
ABD’nin New Mexico eyaletindeki Kirtland
Hava Üssü’nde konuyla ilgili pek çok çalışma başladı.4 Zaman içinde de bu çalışmalar tüm dünyaya yayıldı ve ABD dışında Avrupa Norveç’te,
Rusya ise Ukrayna ve Tacikistan’da benzer çalışmaları yapmaya devam etti. Ancak bunlardan en
çok dikkat çekeni ve kamuoyunun tepkisine
sebep olanı HAARP’tır (High Frequency Active
Auroral Research Program – Yüksek Frekanslı
Aktif Atmosfer Programı).
HAARP Nedir?
Dünyanın en büyük ve en güçlü radyo transmiterlerinden (iletici) birini imal etme projesidir.
Proje, Amerikan Hava ve Deniz Kuvvetleri tarafından ortaklaşa finanse edilmekte olup, 30 milyon dolarlık programı Alaska Üniversitesi
yürütmektedir.5 1993 yılında başlayan çalışmalar
Alaska’da, Gakona Askeri Üssü yakınlarında gerçekleşmektedir. Resmi amacı iyonosferde6 araştırma yapmak olan projenin gerçekleşmesinde 3
Dr., 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Başkan Yardımcısı,
[email protected]
Margaret Cheney, Tesla: Man out of Time, Prentice-Hall, Inc., Englewood Cliffs, NJ, 1981.
Margaret Cheney, Robert Uth, Tesla: Master of Lightning, Barnes & Noble Books, New York, 1999.
“Electromagnetic weapons” , The Economists, 15 Ekim 2011.
http://www.kirtland.af.mil/afrl_rd/index.asp.
http://www.haarp.alaska.edu/haarp/gen.html.
Atmosferin elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyonların ve serbest elektronların bulunduğu 70 km ile 500 km’lik kısmıdır.
Mart’13 • Sayı: 51
21. YÜZYIL [53]
Bahar Aşcı
tüm haberleşmeyi durdurmak,
•
Toprağın altını çok derinlere kadar incelemek,
•
Geniş alanlarda petrol,
doğalgaz ve yeraltı kaynağı tespit
etmek,
•
Hava saldırılarını havada etkisiz hale getirmektir.9
Ancak projenin karşıtlarından olan Prof. Dr. Gordon J.F.
Mac Donald’a10 göre, elektromanyetik teknoloji daha fazlasını
da yapabilir.
Amerikan şirketi rol oynamaktadır. Dünyanın en
büyük petrol şirketlerinden biri olan ARCO
Power Technologies Incorporated (AP-TI)7, projenin inşaasına başlayan müteahhit şirkettir. Ardından, Haziran 1994’te ARCO, patentleri ve
ikinci safha inşaa kontratlarını E-Systems’e satmıştır. E-Systems de genellikle istihbarat servislerine iş yapan, dünyadaki en büyük müteahhit
şirketlerden biridir. Başta CIA olmak üzere savunma istihbarat örgütlerine iş yapmaktadır.
Proje devam ederken E-Systems hisseleri de yine
dünyadaki önemli savunma müteahhitlerinden
biri olan Raytheon tarafından satın alındı. 1994’te
Raytheon, Fortune Dergisi ilk 500 listesinde 42.
sıradaydı. Böylelikle projenin omurgası Raytheon
oldu8.
Amerikalı yetkililere göre projenin amacı;
• Atmosferdeki termonükleer araçların elektromanyetik vuruşlarını değiştirmek,
• Denizaltılarla haberleşmeyi kolaylaştırmak,
• Radar sistemlerini geliştirmek,
• Geniş bir alanda, Amerikan ordusu dışında
7
8
9
10
11
12
13
•
İklimleri değiştirebilir,
• Kutuplardaki buzulları eritebilir ya da yerinden oynatabilir,
• Ozon tabakası ile oynayabilir,
• Depremlere sebep olabilir,
• Tsunamileri kontrol edebilir,
• İnsan beynini kontrol altına alabilir,
• Termonükleer patlamalara sebep olabilir.
Bu kaygıları ortadan kaldırmak içinse Amerikan Hava Kuvvetleri, iklim kontrolü amaçlayan
“Spacecast 2020”11 projesi ile ilgili olarak “Çevreyi değiştirme teknikleri ile bir başka ülkeyi yok
etmek ya da zarara uğratmak yasaktır” açıklamasını yapmıştır.
Özünde HAARP gizli bir proje değildir ve
Pentagon, HAARP’ın varlığını inkar etmemektedir. Projenin internet sitesinde12 her türlü gelişme
yayınlanıyor olsa da tepkiler, bir antinükleer aktivist olan Dennis Specht’in Nexus adlı dergiye
HAARP konulu bir makale yazmasıyla başlamıştır.13 Specht’in ardından Dr. Nick Begich ve Jeane
Gary Smith, ARCO, Eastlund and the Roots of HAARP, Earth Island Journal, Fall 94.
Patrick Bailey, Nancy Worthington, “History and Applications Of Haarp Technologies: The High Frequency Active Auroral Research
Program”, Intersociety Energy Conversion Engineering Conference, The 32nd IECEC, July 27 - August 1, 1997.
Peter Schwartz, Doug Randall, “An Abrupt Climate Change Scenario and Its Implications for United States National Security”, October
2003.
MacDonald, “Climatic Consequences of Increased Carbon Dioxide in the Atmosphere”, David A. Berkowitz, Arthur M. Squires (Eds.)
Power Generation and Environmental Change, Cambridge: MIT Press, 1971, ss 246-262.
Jay W. Kelley, “SPACECAST 2020 Final Report”, Vol.1, Defence Technical Information Center, June 1992.
http://www.haarp.alaska.edu, projenin internet sitesinin adresidir.
Dennis Specht, “HAARP: Vandalism In The Sky”, Nexus Magazine, Vol.3, No.1, 1995.
[54] 21.
YÜZYIL
Mart’13 • Sayı: 51
Elektromanyetik Silahlar ve HAARP
Manning de en kapsamlı araştırmayı yapıp çalışmalarını Angels Don’t Play This HAARP – Advencis in Tesla Technology adlı kitapta
sunmuşlardır.
Begich ve Manning tarafından yapılan araştırmalar, HAARP projesinin derinliklerine ışık
tutmuştur. Amerikan Hava Kuvvetleri dökümanlarında, insanın zihinsel eylemlerini manipule
ederek değiştirme çabası içinde olan bir sistem
geliştirildiğinin ortaya çıkması araştırmaların sonuçlarından biriydi. Bu teknolojiden de en çok
Carter’ın eski ulusal güvenlik danışmanı olan
Zbigniew Brzezinski ve Johnson’ın bilimsel danışmanı ve aynı zamanda UCLA’da Jeofizik profesörü olan J.F.Mac Donald bahsetmektedir.
Elektromanyetik Silahların Gelişimi
ABD uzayla, 2. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında ciddi bir biçimde ilgilenmeye başlamıştır.
Bu derin ilginin nedeni, roket teknolojisinin başlangıcının -nükleer teknolojinin de eşliğiyle- bu
dönemde ortaya çıkmasıdır. İlk çalışmalar sonucunda gürültü bombaları ve rehberli füzeler ortaya çıkmıştır. Roket ve nükleer silah teknolojisi
aynı zamanda, 1945-1963 yıları arasında gelişmiştir. Bu süre zarfında yeryüzünün üstünde ve
altında şiddetli nükleer testler tecrübe edilip,14
iyonosfer ve stratosfer üzerine yapılan çalışmalar
sonucu atmosferin bir parçası olan ve evrenden
solar ve galaktik rüzgarlarla gelen protonlar, elektronlar ve alfa parçacıkları gibi yüklü parçacıkları
tutarak dünyayı koruyan “Van Allen Belts15” (Van
Allen Kemerleri) bulunmuştur. Bu kemerler
ABD’nin ilk uydu operasyonu -Explorer I- sırasında 1958’de keşfedilmiştir.
Ağustos-Eylül 1958 arasında ABD, “Argus
Projesi16” adı altında 3 nükleer bomba ve 2 de
hidrojen bombası deneyi yapmıştır. Bu projenin
amacının, yüksek irtifadaki nükleer patlamaların
elektromanyetik titreşim (EMP) nedeniyle radyo
iletimlerine ve radar operasyonlarına etkisine
değer biçmek, jeomanyetik alanlar ve onun içindeki yüklü parçacıkları daha iyi anlamak olduğu
söylenmiştir.17
14
15
16
17
18
20 Ağustos 1961’de Amerikan ordusu iyonosferde bir “telekomünikasyon kalkanı” yaratmayı
planlamıştır. Bu kalkan 3000 km yükseklikte kurulacaktı. Kalkanın iyonosferde kurulma sebebi
manyetik fırtınaların ve güneş ışınlarının telekomünikasyona zarar verme ihtimaliydi.
9 Temmuz 1962’de Pentagon “Project Starfish” (Starfish Projesi) adı altında iyonosferle ilgili
bir dizi yeni deney yapmaya girişti. Bu deneyler
alt Van Allen kemerine zarar verdiği için durduruldu. 1968’de “Solar Power Satellite Project
(SPS- Solar Güç Uydusu Projesi) ile güneş enerjisiyle çalışan ve her biri, bir ada büyüklüğünde
olan uydular üzerine çalışıldı. 1975’de fırlatılan
“Saturn V Rocket” (Saturn 5 Roketi Projesi) at‘E-Bomb’, radyo
mosferde yandı. Bu
dalgalarını
yanma
iyonosferde
kullanarak hedef
büyük bir delik açtı.18
aldığı bölgedeki tüm
elektronik sistemleri
1978’de SPS Projesi
devre dışı bırakan
üzerine yeniden çalışılyeni nesil bir
maya başlandı. Bu dösilahtır.
nemde
antibalistik
füzeler için uydu ışın silahları üzerine çalışıldı. Yüksek enerjili lazer ışınlarının bir “termal silah” olarak düşman füzelerini
yok etmek için en uygun araç olduğu ileri sürüldü. SPS aynı zamanda psikolojik ve insansız
bir silahı da ifade etmekteydi. Lazer ışınları güç
bataryaları bir SPS uydusundan diğer uydulara
veya platformlara yayılabilecekti. SPS’in dünyanın herhangi bir yerindeki askeri operasyonda ihtiyaç olunan enerjiyi iletme kapasitesinden
bahsedilmektedir. Bunların dışında, gözetim ve
erken uyarı sistemlerinde gelişmeler, düşman ordularının yayınını bozma ve iyonosferde fiziksel
değişiklikler yaratma yeteneğine sahiptir.
1970’lerin sonlarında Pentagon, düşmana ait
nükleer çevrede iletişimin radyo ve televizyon teknolojisinde kullanılan geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilemediğini farketti. 1982’de bir komuta
kontrol elektronik alt sistemi geliştirildi. “Ground
Wave Emergency Net-work (GWEN)” (Toprak
Dalgası Acil Şebekesi ) denilen bu sistemle roketler monitörden izlenip kontrol edilebiliyordu.
Nick Begich, Jeane Manning, Angels Don‘t Play This Haarp: Advances in Tesla Technology, 1997, s.6.
http://spacemath.gsfc.nasa.gov.
Rosalie Bertell, Haarp Projesinin Arkaplanı, Eartpulse Press, 1999.
http://www.projectargus.eu/ .
Bertell, a.g.e.
Mart’13 • Sayı: 51
21. YÜZYIL [55]
Bahar Aşcı
nen Nevada’daki test bölgesinde hidrojen bombası
deneyleri yapıyordu. Bu deneyler X ışınları ve parçacık ışını silahlarının geliştirilmesi programının
bir parçasıydı. ABD 1991’de Körfez Savaşı sırasında elektromanyetik titreşim silahları (EMP)
olarak adlandırılan silahlarını test etti. 1993 yılında başlatılan HAARP projesi işte tüm bu deneylerin devamı ve Star Wars20 programının bir
parçası durumundadır.21
HAARP, Geri Dönüşü Olmayan
Bir Yolculuğun Son Basamağı mı?
1970 yılının başlarında Z. Brzezinski22, yavaş
yavaş ortaya çıkacak, teknoloji bağımlı “daha
kontrol edilebilir ve daha yönetilebilir bir toplum”u öngörmüştü. Bu topluma, oy kullananları
etki altında bırakacak bir elit grup tarafından
hükmedilecekti. Bu elit, halkın davranışlarını etkilemek ve toplumu yakın gözetim ve kontrol altında tutmak için son modern teknikleri
kullanarak politik amaçlarına ulaşmada tereddüt
etmeyecekti.
1981 yılında “Orbit Maneuvering System”
(OMS)19 (Yörünge Manevra Sistemi) ile uzay mekikleri için SPS uzay platformları inşaası planlandı. NASA’nın ürettiği uzay mekiğinin
iyonosfere enjekte ettiği gazların iyonosfere etkisi
üzerine çalışıldı. Deneyler sonucunda ABD iyonosferik delikler açabildiğini gördü. 1985 yılında
yeni mekik deneyleri yapılmaya başlandı.
1980’lerde ABD yılda 500-600 civarinda roket
fırlatıyordu. Bu sayı 1989’da zirveye (1500 adet)
ulaştı. Bütün bu deneylerin atmosfere ciddi etkileri oldu.
1986’da, Çernobil faciasından hemen önce,
ABD Mighty Oaks (Güçlü Meşeler) olarak bili19
20
21
22
23
Begich’e göre23 Brzezinski’nin tahminleri
doğru çıktı. Bugün, söz konusu elit için birkaç
yeni araç ortaya çıkmıştır. Araçları kullanma izni
için politikalar zaten hazırdı. Ortadaki sorun ise
şuydu: Amerikan halkı nasıl yavaş yavaş kontrol
edilebilir tekno topluma dönüşecek? Brzezinski, kitleleri ikna edebilmek için kademe taşları arasında,
devam eden sosyal krizleri ve kitle medyasının
kullanımını umut ediyordu.
Aydınlar projeye karşı çıkarken Amerikan
Kongresi’ne ait kayıtlar, iyonosfere gönderilen sinyallerle dünyaya nüfuz etmek için, HAARP’ın
kullanımıyla meşgul olmaktaydı. Bu sinyaller gezegenin içinden kilometrelerce derine bakarak,
yeraltı askeri gereçlerinin, minerallerin ve tünellerin yerini bulmak için kullanılacaktı. Senato
1996’da sadece bu yeteneği geliştirmek için 15
milyon dolar ödenek ayırdı. Aydınların karşı olmasının sebebi ise sistemi çalıştıracak radyo dalgaları için gerekli olan frekansın, insanın zihinsel
fonksiyonlarının tahribi için en çok zikredilen frekans dizisinin içinde olmasıydı. Ayrıca çalışma sadece insanlar için değil, hayvanlar için de zararlı
http://science.ksc.nasa.gov/shuttle/technology/sts-newsref/sts-oms.html.
Bob Fitrakis, Rods from Gods: The Insanity of Star Wars, Free Press, 24 June 2004.
Bertell, a.g.e.
Zbigniew Brzezinski, Between Two Ages: America’s Role in the Technetronic Era, New York: Viking Press, 1970.
Begich, Manning , a.g.e. s.52.
[56] 21.
YÜZYIL
Mart’13 • Sayı: 51
Elektromanyetik Silahlar ve HAARP
olacaktı. Balıkların ve vahşi hayvanların (ki kendi
rotalarını bulmak için rahatsız edilmemiş enerji
alanı üzerinde ilerlemeleri gerekmektedir) göç
modelleri üzerinde pek derin etki etmesi muhtemeldi.
Başta Dr. Nick Begich ve Jeane Manning’in
araştırmaları olmak üzere tüm araştırmacıların çalışmaları, HAARP’ın pek de masum bir girişim
olmadığının işaretlerini vermektedir. Dünya ülkelerinin neredeyse yüzde 80’i küresel ısınma ve
iklim değişikliği konusunda mücadele sağlamaya
yönelik bir anlaşma olan Kyoto Protokolü’nü imzalarken ABD bu anlaşmayı onaylamamıştır.24 Bu
görüşlere göre HAARP tamamlandığı zaman
ABD’nin elindeki muhtemel kabiliyetler şunlar
olacaktır:
- Atmosferi manipüle etmek,
- Askeri ve güçlü bir silaha sahip olmak,
- Geniş kitlelerin düşüncelerinin ve ruhsal durumlarının kontrol edilmesini sağlamak,
- Kendi komünikasyon sistemini geliştirip, istenilen ülkelerin sistemlerini çökertmek.
ABD’nin bilimi, teknolojiyi ve bilim insanlarini nasıl kullana geldigi düşünülürse ve ortaya
konan deliller göz önünde tutulursa yapılmak istenenlerin bunlar olmadığını söylemek çok da zor
değil.25
“Ard arda yapılan denemeler, bir taraftan yer
istasyonları diğer taraftan uydu ve roket teknolojisi ile yapılan çalışmalar, 1991’de askeri maksatlar
için kullanılabilir hale gelmiş miydi? ABD yüksek
ve düşük frekans yaymak suretiyle kullanılan bu
sistemi Irak’a karşı kullandı mı?” gibi soruların cevapları kısmen yetkili çevreler tarafından verilmiş
olmakla birlikte, olayın kapsamı konusunda tam
bir açıklık mevcut değildir.26
Savunma konularında yayın yapan Defence
News dergisi 13-19 Nisan 1992 tarihli sayısında
elektron ışın jeneratörü Hermes II’nin Çöl Fırtınası harekâtında kullanıldığını yazdı. Dergiye
göre, Hermes II ile gönderilen X ve gamma ışınları ile nükleer bomba patladığında ortaya çıkan
ışık etkisi taklit edildi. Amerikan savunma çevreleri, bu cihazın atom bombasını taklit ederek Irak
tarafını korkutmak ve psikolojik üstünlük sağlamak amacıyla kullanıldığını açıkladılar. İyonosferle alakalı projelerle ulaşılan pek çok imkan,
doğuracağı korkunç sonuçlar sebebiyle kamuoyuna açıklanabilir özellik taşımamaktadır. Bu sebeple kamuoyunda infial uyandırmayacağı
tahmin edilen; “atom bombasının ışık etkisini
taklit” gibi masum sayılabilecek bir hususun kamuoyuna açıklanması diğer güçlerin kullanılmadığı anlamına gelmemektedir. Tam tersine belki
benzeri bir kısım olayları perdelemek için dikkatleri başka yöne çekmeye de yarayabilir.
Irak Haberleşmesi Durdu;
Amerikan Haberleşmesi Çalıştı
İyonosfer üzerindeki çalışmaların, belli bir bölgedeki bütün haberleşmeyi durdurma, ama sadece
Amerikan haberleşmesini sağlama imkanı verdiğini yazının başında belirtmiştik.
Körfez
Echeleon tüm eSavaşı’nın özellikle kara
postalarımızı, sanal
harekâtının yapıldığı son
sohbetlerimizi, faks,
döneminde, Irak haberteleks ve telefon
leşmesinin tamamen durhaberleşmelerimizi
duğu ve ileri hatlarla
izleyen sistem, dev
cephe gerisi arasında hiçkulaktır.
bir iletişim kurulamadığı
biliniyor. Amerikan haberleşmesi ise eksiksiz çalışmaya devam etti. O sırada HAARP projesi
henüz başlatılmamıştı ama Amerika’nın iyonosfer
üzerinde benzeri çalışmaları mevcuttu.
HAARP ve Rusya
Rus Savunma Bakan Yardımcısı Orgeneral
Vladimir Popovkin, Rusya’nın, uydu sistemleri
kullanılarak düzenlenebilecek saldırılara karşı bir
“anti-uydu” silahı geliştirdiğini açıkladı. Bu açıklama mevcut silahlanma yarışına dayanak olarak
gösterilebilir. Popovkin’in yaptığı açıklamada,
benzer silahların ABD tarafından da geliştirilmeye
çalışıldığını ve denendiğini, Rusların bu silahının
da ABD’nin yaptığı çalışmalara cevap olarak değerlendirilmesi gerektiğinde açıkladı.
24 Michel Chossudovsky, “The Ultimate Weapon of Mass Destruction: “Owning the Weather” for Military Use”, www.globalresearch.ca,
27 September 2004.
25 Michel Chossudovsky, Washington’s New World Order Weapons Have the Ability to Trigger Climate Change, University of Ottawa Third
World Resurgence, January 2001.
26 Simon Singh, The code book: the evolution of secrecy from Mary Queen of Scots to quantum cryptography, Doubleday & Co., New York,
1999.
Mart’13 • Sayı: 51
21. YÜZYIL [57]
Bahar Aşcı
Bu konu ile iligili bir hatırlatma yapmak gerekirse, Türkiye yakın zamanda Suriye’den kalkan
sivil uçağı bir savunma sisteminin parçasını taşıdığı istihbaratını değerlendirmek üzere Ankara
Esenboğa Havalimanı’na zorunlu olarak indirmişti. Bu uçakta Rusya’nın HAARP’ı olan SURA
projesi27 için bir parça taşındığı akıllara gelebilir
ama askeri makamlar tarafından herhangi bir
açıklama yapılmadı. Uçağın indirilmesinden yaklaşık 1 ay sonra, uçakta SA-6 GAINFUL olarak
bilinen hava savunma sisteminin parçaları olduğu
bilgisi basına yansıdı. Bu parçalar da Suriye envanterinde bulunan 36D6 TIN SHIELD ile P35/37 BAR LOCK tipi radarların da içinde
bulunduğu bir savunma sistemine dahildir. İstihbarat ABD’ye aitti ve bu olaydan önce Suriye hava
sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle bir jetimiz düşürülmüştü. Aslında önemli bir konu olmakla birlikte her gündem gibi o olay da tarihteki yerini
aldı. HAARP’ın uçak düşürme kabiliyetinin SURA’da da olduğunu varsayarsak ve bu sistemin Suriye’de konuşlanmış olabileceğini düşünürsek,
uçağımızın elektromanyetik bir silah tarafından
vurulmuş ve neticesinde düşmüş olabileceği çıkarımına ulaşılabilir. Bu konuda derinlemesine analiz yapmadığımız için şimdilik bu olayı bir
senaryo gibi düşünebiliriz.
Bu durumda kısaca SURA’dan da bahsetmek
gerekir. Aslında ilk atmosfer araştırmaları merkezi
Rusya’da Novgorod’da bulunan SURA’dır. Bu tesis
ilk HAARP tesisi olarak 1980’den önce çalışmaya
başlamıştır. 1946’da ABD iklim değişikliklerine
sebebiyet verebilecek çalışmalar yapma düşüncesi
içindeyken, Rusya da zaman içinde bu fikri geliştirmiş ve tesisi açmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra proje finansman sıkıntısı
çekmeye başlayıp durdurulmuştur.28 2006’da tesisi tekrar çalıştırmaya başlayan Rusya, 2009’da
da ABD’dekine benzer çalışmalar yapmaya başladıklarını resmen açıklamıştır.29 Böylece silahlanma yarışında varolduklarını bir kez daha
kanıtlamış oldular.
Sonuç
Malum, Soğuk Savaş’tan sonra dünya tek ku-
27
28
29
30
tuplu hale gelmişti. Ancak geçen yıllar ve dünya
ülkelerinin teknolojik gelişmeleri ısrarlı takipleri
sonucu insanlığın lehine olması gereken gelişmeler istemesek de aleyhine olmuştur. Yazıya
HAARP çalışmasının bizlere en önemli armağanlarından biri olan ECHELON sistemini de
yazarak son vereceğiz. ECHELON; Avustralya,
Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere ve ABD tarafından imzalanan UKUSA Anlaşması’na dayalı, istihbarat sinyalleri toplama ve analiz ağı
işletimidir. Peki ne yapar bu sistem? Tüm e-postalarımızı, sanal sohbetlerimizi, faks, teleks ve telefon haberleşmelerimizi izler. Atmosfer
çalışmaları için kurulan radarlar nihayetinde
mahremiyetimize el atmış ve yazışmalarımız,
sohbetlerimiz devletlerin dinleme ağına takılır
olmuştur. Sistem nasıl çalışıyor? Malum devletler, kendileri için risk oluşturabilecek ya da takip
edilmesi gerekli diye düşündükleri görüşmeler
ve yazışmalar için anahtar kelimeler belirlemişlerdir. Bu kelimeleri, sisteme tanımlanan sıklıkta, aynı görüşme içinde kullandığınızda takip
edilmeye başlarsınız ve görüşmeleriniz yazılı bir
liste şeklinde bu istihbaratı talep eden ilgili birimlere iletilir. Biz bu sistem içinde miyiz? Maalesef evet.
O zaman listedeki kelimeleri de sizinle paylaşıp yazıyı sonlandıralım. ABD, Amerika, psikolojik harp, batı, toplumla ilişkiler, harekat,
Washington, askıya al, iptal, büyükelçi, savaş,
başbakan, harp, muharebe, bölgesel çatışma,
Milli Güvenlik Kurulu, PKK, etnik, radikal
İslam, devlet, aşırı sol, derin devlet, seferberlik,
gizli, meclis, alarm, TBMM, Genkur, çok gizli,
kozmik, genelkurmay başkanı, milli, TSK, karşı,
C4, Mossad, Jitem, KGB, içişleri, İsrail, dışişleri,
Yahudi, Milli İstihbarat Teşkilatı, Musevi, cumhurbaşkanı, MİT, ajan, eleman, personel, suikast, komplo, kaza süsü, teşkilat, Bush, Ladin,
Kadek, bomba, Apo, Öcalan, Tayyip, Zapsu,
vur, ölüm, öldür, Ermeni, Rum, patrik ve konsolos30 kelimelerini görüşmelerinizde sıkça kullanıyorsanız özel görüşmeleriniz resmi
makamlarda olabilir.
21. YÜZYIL
Yulia Mamina, “Russia Accused Of Artificially Generating Freak Hurricanes Over America”, http://rense.com/general69/rssdds.htm .
A.g.e.
http://www.haberciniz.biz/rusya-anti-uydu-silahi-gelistiriyor-601203h.htm .
Ali Kuzu, MİT, Mossad, CIA, Gladio Dünyanın En Büyük İstihbarat Servisleri, Bilge Karınca, 2007, s.46.
[58] 21.
YÜZYIL
Mart’13 • Sayı: 51