Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
SENARYO PLANLAMA: LİTERATÜR TARAMASI1
A REVIEW OF SCENARIO PLANNING LITERATURE
Bahar Aşcı2
Geliş Tarihi: 25.07.2017
Kabul Tarihi: 24.08.2017
Özet: Günümüzde çok sık rastlanılan ancak terminolojik olarak disiplinler arasında
farklılık gösteren “senaryo” kavramı Soğuk Savaş sonrası sosyal bilimlerin de ilgi
alanına girmiştir. Özellikle 1980 sonrası çok uluslu şirketlerin artan sayısı rekabette her
alanda üstünlüğü şirketler için zorunluluk haline getirmiştir. Geleceğin belirsizliği ve bu
belirsizliklerin beraberinde getirebileceği risklerin önceden görülebilmesi, gün geçtikçe
rekabet avantajı haline dönüşmüştür. Elbette şirketlerle birlikte devletler de uluslar üstü
güç olma savaşında senaryolara geçmişten daha çok ihtiyaç duyar hale gelmiştir.
Araştırmacıların çalışmalarında senaryo kavramına eskisinden daha fazla yer ayırır hale
gelmesi konu ile ilgili literatürün taranması ve temel tanımların öğrenilmesini de ihtiyaç
haline getirmiştir. Bu çalışma da bahsi geçen konu ile ilgili yapılmış en geniş tarama
makalesinin Türkçe’ye kazandırılmasını amaçlayarak İngilizce’den tercüme edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Senaryo, planlama, senaryo planlama, gelecek, belirsizlik yönetimi.
Abstract: The concept of "scenario", which is very common today, but whose terminology
differs between disciplines, has also become a topic of interest for social sciences
researchs after Cold War. The increasing number of multinational corporations,
especially after 1980, has made each field superior of competition a necessity for
companies. The uncertainty of the future and the anticipation of the risks that these
uncertainties may bring into the day has become a competitive advantage. It’s for sure
that, with the corporations, the states have become more and more need for scriptwriters
in the struggle to become supranational forces. The fact that researchers have more room
for the concept of scenarios in their work has made it necessary to screen the literature
and learn the basic definitions. Fort his reason this study has been translated from
English with the aim of bringing the widest screening method made in this subject to
Turkish.
Keywords: Scenario, planning, scenario planning, future, uncertainty management.
GİRİŞ
Dünya bilgi çağında hızla yol aldıkça örgütler de değişimlere aynı hızda karşılık verme
ihtiyacıyla yüz yüze kalmıştır. Değişimle birlikte belirsizlik de yöneticiler ve
planlamacılar için göz önünde bulundurulması gereken önemli bir etken halini almıştır.
Bu kadar hızlı değişen bir iş çevresinde değişimlere hızlıca ayak uydurma becerisi,
büyüyen bir iş ile iflas arasındaki fark olarak tanımlanabilir. Bu değişimler çoğunlukla
Orji ali A ‘e ie of “ e ario Pla i g Literature ola Tho as J. Cher a k, “usa A. L ha
‘uo a tarafı da azıl ış Futures ‘esear h Quarterl de a ı la ış akalede çe iri.
2
Yrd. Doç. Dr., Kara ük Ü i ersitesi, İİBF,
[email protected]
1
216
e We d E. A.
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
dışsal değişimlerdir ve bu değişimlerle başa çıkma sorunsalı yönetici ve idarecileri
değişimlere “sistem bakış açısıyla” bakmaya zorlamıştır. Mevcut büyüme
projeksiyonunda küresel karmaşalar ve değişimler devam edecek gibi göründüğünden,
küresel iş çevresi gelecekte daha da kapsamlı bir değişimi analiz etme ve potansiyel
sorunlara akılcı çözümler öngörerek değişimi yönetmek durumunda kalacaktır.
Stratejik planlama, örgütlerde, gelecekteki değişimlerle başa çıkmak için iyi bilinen bir
yöntem haline gelmiştir. Bu yaklaşım, örgütün değişimini nasıl öngörebileceği ve
değişimle nasıl başa çıkabileceğine dair biraz anlayış sunsa da örgüt liderlerini büyük
politik, çevresel, ekonomik ve toplumsal değişimler konusunda bilgilendirme becerisini
henüz kanıtlamış değildir. Strateji üzerine diğer bir düşünce akımı, senaryo planlama
başlığı altında ortaya çıkmıştır. Senaryo planlamacılar, geleceği öngörme becerisi
olduğunu savunmanın aksine, gelecekte olabilecek pek çok olası durumu kapsayan çoklu
senaryolar ortaya koymayı savunmaktadırlar. Bu yöntem, örgütlerin gözünü engin bir
gelecek manzarasına açmaya çalışmaktadır. Senaryo planlama, gelecek hakkında uzun
dönem ve kısa dönem hikayelere odaklanarak, örgütlerdeki planlamacıları mevcut
düşünme şekillerine meydan okumaya ve paradigmaları göz önünde bulundurmaya
zorlamaktadır. Senaryo planlama, örgütlerdeki liderleri, düşünülmeyeni düşünmeye
cesaretlendirir.
Senaryo planlama alanı son 30 yılda hatırı sayılır bir değişime uğrarken (Georgantzas ve
Acar, 1995; Mickletwait ve Woolridge, 1997; Ringland, 1998) senaryoların gelişimi ve
uygulanması daha yeni başlamaktadır.
1. Gerekçe ve Yöntem
Örgütsel verimliliği ve kârlılığı yükseltecek yöntemlerin sürekli arayışı içinde olan iş
dünyası liderleri, faaliyet gösterdikleri çevreyi anlamak için uğraşmak zorundadırlar.
Cummings ve Worly (2001)’e göre, örgütler açık sistemler oldukları için dış çevreyle
mümkün olan en yüksek uyumu yakalamak için çabalamak zorundadırlar. Örgütlerdeki
liderlere bu uyumu sağlamak için yardımcı olmak adına stratejik planlama, açık sistem
planlama, bütünleşik stratejik değişim ve örgütler arası gelişim gibi çeşitli yöntemler
ortaya çıkmıştır. Senaryo planlama, gelecekteki kritik belirsizlikleri tespit etme ve örgüt
içerisindeki “kör nokta”ları araştırma konusunda etkili bir yöntem olarak kendini
göstermiştir (Kahane, 1999).
Kavramsal bir bakış, ilgili akademik literatürün analizi ve sentezi, senaryo planlamanın
mevcut durumunu ve gövdesini oluşturan bilgi birikimini ortaya koymak bu çalışma ile
amaçlanmıştır. Senaryo planlamanın daha fazla araştırma gerektiren pek çok unsuru var
gibi görünüyor olsa da alan hakkında bu unsurları araştırmaya hemen başlanacak kadar
yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu unsurlardan bazıları başlığın çerçevesinin
oluşturulmasına yardımcı olmak için burada tanımlanmıştır. Bu alanları şu şekilde
sıralamak mümkündür: Senaryo planlamanın karar verme kabiliyetine etkileri, uzun ve
kısa dönemli etkiler, teori ve yöntem ve senaryo planlamayı uygulamaya koymak için
mevcut olan sınırlı uzmanlık.
SENARYO PLANLAMA NEDİR?
Senaryo planlama çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Michael Porter (1985) senaryoları
“geleceğin ne olacağına dair kendi içinde tutarlı bir bakış, tahminden öte olası bir gelecek
durumu” olarak tanımlamıştır. Schwartz (1991) senaryoları “birinin alternatif gelecek
çevre görüşlerini ve bu çevrelerde etkili olabilecek kararlarını ortaya koymaya yarayan
217
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
bir araç” olarak tanımlamıştır. Ringland (1998) senaryo planlamayı “stratejik
planlamanın geleceğin belirsizliklerini yönetmeye yarayacak araç ve teknolojilerle ilişkili
kısmı” olarak tanımlamıştır. Schoemaker (1995) ise bir tanım olarak “örgütün
kararlarının etkili olacağı olası bir geleceği canlandırmak için disiplinli bir yöntem”i
ortaya atmıştır.
Şunu belirtmek gerekir ki senaryolar üzerine en verimli yazılar arasında bile senaryo
planlamanın gerçek anlamını yakalayan kesin tanımlar bulmak zordur. Senaryolar için
ayırt edici özellik; onların, tahmin ya da öngörü olmamalarıdır. Senaryolar geleceği
“doğru” yapmakla ilgilenmezler, daha çok mevcut düşünce paradigmalarına meydan
okumayı ve başka türlü göz ardı edilebilecek bazı unsurlara dikkat çekmek için hikayeler
dizisi ortaya koymayı hedeflerler (Schoemaker, 1995). Daha sonra senaryo hikayeleri ve
bütün geliştirilmiş senaryoların unsurları bir araya getirilerek “Stratejik örgüt yönetim
modeli”nde (Swanson, Lynham, Ruona, ve Provo, 1998, Şekil 1) olduğu gibi stratejik
planlama olacak şekilde filtrenebilirler ancak senaryo oluşturma süreci birbirinden ayrıdır
(Mintzberg, 1994).
Şekil 1. Stratejik Organizasyonel Planlama (SOP)
Senaryo planlamanın sürecini bir taslağa oturtmak için literatürdeki ana temaların toplamı
bu çalışma ile sunulmaya çalışılmış ve ilerleyen bölümlerde derinlemesine incelenmiştir.
Senaryo planlamaya katılımın iş mensupları ve karar verme becerileri üzerinde
yapabileceği etkiyi belirlemek önemlidir; çünkü, onlar iş sonuçlarıyla doğrudan ilişkilidir
(Schwartz, 1991). Senaryo planlamak geniş çaplı zaman, maddi kaynak ve gıpta edilecek
şekilde yöntemlerin uygulamasını anlayacak seçkin bir kesim insan gerektirir. Senaryo
planlamanın uzun dönem ve kısa dönem etkileri tam olarak anlaşılamamıştır ve senaryo
planlamanın gerisindeki teori tam olarak yerine oturmamaktadır (Georgantzas ve Acar,
1995; Ringland, 1998; Schwartz, 1991; Van der Heijden, 1997). Bir değişim aracısı
olarak senaryo planlama aynı zamanda iş sistemindeki tüm çalışanların hayatlarını
etkileyecek potansiyele de sahiptir (Georgantzas ve Acar, 1995; Van der Merwe, 1994).
Uzmanlığın sınırlılığı yüzünden senaryo planlama çoğu örgüt için mümkün değildir ve
katılımın yoğunluğu, detaya hassasiyet ve yöntemin kapsamı gibi etkenler senaryo
planlamayı sadece finansal olarak iyi durumda olan örgütlerin katılabileceği bir aktivite
haline getirmiştir (Wack, 1985b).
Örgütsel performansın nasıl geliştirilebileceğini net olarak belirlemek için senaryo
planlaması katılımcılarının, karar verme becerilerindeki değişimin anlaşılması gereklidir.
Senaryo planlarının uzun vadeli ve kısa vadeli etkilerine dair ve bu etkilerin iş liderlerinin
karar verme kapasitelerini ne şekilde etkileyeceğine dair oldukça az şey bilinmektedir.
Dahası, senaryo planlamayı uygulamak için yöntem oluşturmaya yönelik çok çeşitli
218
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
fikirler vardır (Georgantzas ve Acar, 1995; Ringland, 1998; Schwartz, 1991, Van der
Heijden, 1997). Senaryo planlaması temel olarak iş uygulamalarından geliştirilmiş
(Wack, 1985; Ringland, 1995; Van der Heijden 1997) bir alan olarak güçlü teorik temeller
oluşturma fırsatına sahip olmamıştır (Georgantzas ve Acar, 1995). Sağlam teorik
temellerin eksikliği senaryo planlamayı “sadece kulüp üyeleri” gibi bir felsefeye
sürüklemiş ve örgütün çıkarımlarını ortaya koyacak vakti olmayan faal senaryo
planlamacılarının güçlü bir topluluğu haline getirmiştir. Bu ikilem, 70’lerde, örgütlerde
stratejik planlamanın çöküşüne yol açan koşulların bir hatırlatıcısıdır (Mintzberg, 1980;
Ringland, 1998). Senaryo planlamaya dair olan bilginin mevcut durumundan biraz görü
kazanabilmek ümidiyle bu çalışma mevcut literatürün yoğun incelemesine dayalı olarak
alana yönelik bir tanımlama yapmayı da amaçlamaktadır.
Senaryo planlama literatürü üzerine yapılan analizler, çeşitli model ve amaçları ortaya
koymaya çalışmıştır. Ana temalar; tarih ve hikâyeler olarak senaryolar, senaryoların
teorisi, senaryoların karar verme kapasitesi üzerinde etkileri, senaryolardan “geleceğin
anı”nı yaratmak, örgütsel öğrenmenin amaçları olarak senaryolar ve senaryo projelerinin
evrimi başlıklarından oluşmaktadır. Bu temalar, detaylar bazen eksik olsa da mevcut
materyal üzerinde tutarlı bir şekilde işlemektedir. Bu çalışmanın amacı da bahsi geçen
temaları literatür imkân tanıdığı ölçüde detaylı olarak incelemektir.
SENARYO PLANLAMANIN TARİHİ
Senaryo planlama ilk olarak, RAND Corporation’da (Araştırma Geliştirme Kuruluşu)
yeni nesil silah teknolojilerini araştırmak ve yeni teknolojileri Amerikan Hava
Kuvvetleri’ne uyarlamak üzere geliştirilmiştir. RAND Corporation’da çalışan Herman
Kahn (1940) “gelecek-şimdi” adını verdiği bir teknik geliştirmiştir. Yaklaşımın amacı,
detaylı analizleri hayal gücü ile birleştirmek ve insanların gelecek ile ilgili yazabileceği
raporlar ortaya koymaktı. Kahn, scenario (senaryo), terimini Hollywood filmlerini
anımsattığı gerekçesiyle kullanmayı bırakıp screenplay (senaryo)3 terimini
benimsemiştir.
60’ların ortalarında Kahn, insanların “düşünülmezi” göz önünde bulundurabilmeleri için
geleceğe dair senaryo yazımı konusunda uzmanlaşmış Hudson Enstitüsü’nü kurdu.
Şöhretinin çoğunu da nükleer savaşı önlemenin en iyi yolunun savaşın yaşandığını farz
edip olası sonuçlarını yayınladığı çalışması sayesinde edindi (Kahn, 1963).
Aynı zamanlarda Stanford Araştırma Enstitüsü (Stanford Research Institute-SRI) politik,
ekonomik ve araştırma gücünü iş gelişiminin temel iticisi olarak gören şirketlere uzun
dönemli planlamalar sunmaya başladı. SRI gibi örgütlerin çalışmaları, büyük toplumsal
değişimleri planlamaya doğru dönüşmeye başladı (Ringland, 1998). Vietnam Savaşı’nı
desteklemek için askeri harcamalar artınca geleceğe bakmaya ve toplumsal değişimler
için plan yapmaya ilgi duyulmaya başlandı. Bakış açılarındaki bu değişim genel olarak
içinde bulunulan zamanın toplumsal dönüşümlerinden etkilenmişti.
Hudson Enstitüsü aynı zamanda kurumsal sponsorlar aramaya da başladı; bu da Shell,
Corning, IBM, Genaral Motors gibi firmaları bu düşünce tarzına çekti. Kahn daha sonra
tek bir adamın düşüncesinin kurumsal planlamada nasıl bir trendi taşıdığını net şekilde
gösteren “Yıl 2000” (Kahn ve Weiner,1967)’i yayınladı. İlk sponsorlardan biri olan
Shell’in Ted Newland’ı, Shell’i, geleceği düşünmeye başlama konusunda cesaretlendirdi.
3
A ak her iki keli e i de Türkçe karşılığı se ar o olduğu içi dili izde gele ek ile ilgili tahminlerden bahsederken
a da olasılıkları değerle dirirke de se ar o keli esi kulla ıl aktadır.
219
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
SRI “Gelecek Grubu” Amerika Birleşik Devletleri’nin 2000 yılındaki eğitim sisteminin
nasıl olacağına yönelik senaryolar üretmek için çeşitli yöntemler kullanıyordu. Beş
senaryo üretildi ve bunların içerisinden “Status Quo Extended” (Mevcut Durum
Genişletildi) resmi gelecek olarak seçildi. Bu senaryo nüfus büyümesi, çevresel yıkım ve
ayrılıkçılık gibi hususların kendi kendine çözüleceğini öne sürüyordu. Resmi olan
gelecek seçildikten sonra diğer senaryolar az ilgi gördü. Bu resmi gelecek sponsorlara,
Birleşik Devletler Eğitim Ofisi’ne Richard Nixon’ın başkanlık seçimlerinin en hareketli
olduğu zamanda ulaştı. Önerilen senaryo çok kısa zamanda imkânsız olarak kabul edildi
çünkü taşıdığı değerler ülkenin liderinin savunduğu değerlerle hiçbir şekilde benzer
değildi (Ringland, 1998). SRI, Willis Harmon, Peter Schwartz, Thomas Mandel ve
Richard Carlson’dan oluşan senaryo oluşturma ekibiyle Çevre Koruma Ajansı için işler
yapmaya devam etti.
Bu esnada Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) profesör olan Jay Forrester
(1961) arz ve talep zincirlerini tanımlamak için benzer kavramlar kullanmaya başladı.
Ayrıca çalışmasında; senaryo kavramının kullanılmasıyla büyümenin doğasını anlaşılır
hale getirecek bir model oluşturmayı ve kamusal tartışmayı kışkırtmayı amaçlıyordu.
Sonuçlar 1992’de Meadows tarafından yayınlandı (Meadows ve diğerleri, 1992). Shell’de
ise senaryo planlama, yolunda gidiyordu. Ted Newland ve Pierre Wack, 1967’de, petrol
endüstrisi için 6 sene sonrasını öngörmenin geleceği etkili yönetmek için yeterli olacağını
öne sürmüştü (Wack, 1985a). Shell, 2000 yılı için planlama yapmaya başladı. Yom
Kippur Savaşı çıkıp da petrol fiyatları düştüğünde Shell hazırlıklıydı. Firmanın petrol
endüstrisindeki liderliğinin temel nedeni olarak da krizi iyi yönetmesi ve hızlı hareket
etme becerisi gösterildi (Van der Heijden, 1997). Bu beceri de senaryolar sayesinde
kazanılmıştı.
Shell’in senaryo planlamadaki başarısı pek çok başka kuruluşu da geleceği düşünmeye
başlama konusunda cesaretlendirdi. Petrol şoku, durağan bir gelecek görüşüne karşı çok
yıkıcı olduğu için 1970’lerde Fortuna 1000 şirketlerinin büyük çoğunluğu o veya bu
şekilde bir senaryo planlama formu benimsedi (Ringland 1998).
Ancak senaryo kullanımının başarısı kısa ömürlü oldu. 80’lerdeki büyük ekonomik düşüş
ve işçi çıkartmalardan dolayı senaryo kullanımı düşüşe geçti. Ayrıca planlamacıların
senaryoları çok basitleştirdiği ve hikâye anlatmanın doğasıyla tahminde bulunmayı
birbirlerine karıştırdıkları spekülasyonları da ortaya çıktı (Ringland, 1998; Godet ve
Roubelat, 1996).
Kleiner (1996)’a göre; yöneticilerin, cevapların kendilerinde
olmadığının farkına varma zamanları gelmişti. Michael Porter (1985) şirketlerin planlama
platformu olarak dış kaynakları kullanmasını öneren bir “temel olana dönüş” akımı
başlattı. Planlamanın nasıl olduğunun değerlendirildiği bu zamanda pek çok danışmanlık
firması senaryo planlama yöntemleri geliştirmeye başladı. Huss ve Honton (1987)
zamanın üç yaklaşımını şu şekilde tanımladılar; 1-) Pierre Wack tarafından ortaya konan
“içgüdüsel mantıklar” 2-) Gelecek Grubu’nun favorisi olan “Trend-etki analizi” ve 3-)
Battelle tarafından geliştirilen “çapraz etki analizi”. Shell senaryolarla başarıya ulaşmaya
80’lerde iki petrol vakasıyla daha devam etti ve bununla birlikte şirketler tedbirlice
senaryo planlamalarını yeniden uygulamaya başladılar. Senaryo planlaması bazı
durumlarda ulusal düzeylerde benimsendi ve farklı meslek gruplarını bir araya getirmekte
başarılı oldu (Kahane, 1992; Van der Merwe, 1994).
220
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
STRATEJİDE PARADİGMALAR
Senaryolar stratejik planlama ile yakından alâkalı olduğundan, mevcut stratejik taslakları
belirlemek gerekir. Son birkaç yıl içinde strateji üzerine düşünmek, stratejik perspektifte
düşünce okullarının gelişimini gözler önüne sermiştir. Senaryo planlamasını mevcut yapı
içerisine yerleştirmek için, bu görüşlerin her birinin geçmişini göz önüne almak
önemlidir. Van der Heijden (1997), stratejik yönetim ve planlamanın üç temel
paradigmasını tanımlamaktadır: rasyonalist, evrimsel ve süreçsel.
1. Rasyonalist Okul
Rasyonalist okul, en iyi çözümün gerçekten var olduğunu gösteren örtük ve temel bir
varsayıma sahiptir. Stratejistin görevi, en iyi çözümü üretmek ya da mümkün olan en
yakına ulaşmaktır. Klasik akılcılara Igor Ansoff, Alfred Chandler, Frederick Taylor ve
Alfred Sloan (Micklethwait ve Woolridge, 1997) dahildir. Stratejiye rasyonalist yaklaşım,
organizasyonun üst düzey yöneticilerinin elit bir kısmının her yıl yaklaşık bir kez
toplanmasını ve stratejik bir plan oluşturulmasını gerektirir. Mintzberg (1990),
rasyonalist okulun altında yatan diğer varsayımları şu şekilde listeler:
Öngörülebilirlik, dışarıdan girişimin olmaması
Açık niyetler
Uygulama yolu izlenmesi
Organizasyon boyunca tam uzlaşma
Akılcı insanlar akılcı şeyler yapacaklardır.
Pratik yapan kimselerin çoğunluğu ve strateji ile ilgili mevcut literatür rasyonalist bakış
açısıdır (Van der Heijden, 1997). Bu görüşün sınırlı olduğu açıkça görülmekle birlikte,
doğru bir çözümün inancının azalmasıyla rasyonalist bakış açısı halâ canlı ve iyi
durumdadır.
2. Evrim Okulu
Örgütsel davranışın karmaşık doğasına vurgu yaparak, evrim okulu kazanan bir
stratejinin sadece geriye dönük olarak ifade edilebileceğini öne sürmektedir (Mintzberg,
1990). Bu bağlamda, sistemlerin başarılı bir strateji belleği geliştirebileceğine
inanılmaktadır. Bu durumda, stratejinin "başarısız olanları gelişigüzel deneme ve süzme
süreci" olduğu düşünülmektedir (Van der Heijden, 1997). Bu perspektifle ilgili sorun,
alternatif gelecekler düşünüldüğünde çok az öneme sahiptir. Bu görüş aynı zamanda
organizasyon üyelerini rastgele koşullardan etkilenen şans faktörüne indirgemektedir.
3. Süreç Okulu
Süreç okulu, rasyonel düşünce ile optimal strateji üretmenin mümkün olmadığı
durumlarda, hatalarından öğrenebilen ve öğrendiklerini sürece uyarlayarak sistem
oluşturabilen kuruluşları savunur (Van der Heijden, 1997, 2000). Süreç yönetimi,
süreçleri etkilemek için değişim yönetimi kavramlarını bir araya getirerek, başarılı
evrimsel davranışın analiz edilebileceğini ve alternatif gelecek inşa etmekte
kullanılabileceğini desteklemektedir. İddialarını açıklamak için de şu metaforları ortaya
koyar:
Rasyonalist paradigma, örgüt için bir makine metaforu önermektedir.
Evrim okulu bir ekoloji önermektedir.
Süreç okulu ise canlı bir organizmayı önermektedir.
221
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
Van der Heijden, senaryoları örgütsel öğrenme için bir araç olarak gördüğünden; yukarıda
bahsedilen bakış açılarının karmasını savunmaktadır. “Örgütsel öğrenme, bu üç
perspektifi bütünleştirebilmemizin bir yolunu temsil eder, bu üç unsur da gerçeği
tanımlamada önemli bir rol oynar ve bu nedenle de göz önüne alınmayı gerektirir” (Van
der Heijden, 1997). Etkili senaryo oluşturma çalışmalarının tümünün bu perspektifleri
içerdiği kabul edilmektedir (Ringland, 1998; Georgantzas ve Acar, 1995; Schwartz;
1991).
SENARYO TEORİSİ VE METODOLOJİSİ
Senaryo oluşturmak ve geliştirmek için üç temel yaklaşım mevcuttur. Kahn, senaryo
planlamasına daha niteliksel bir yaklaşım olarak gerekçeli yargıyı ve sezgiyi uygulamayı
önermiştir (Kahn ve Weiner, 1967). Bu yaklaşım, fütüroloji biliminin başlangıcında kök
salmıştır. Yönetim bilimcileri Amara ve Lipinski (1983) yapısal algoritmalar ve
matematiksel modelleme (Georgantzas and Acar, 1995) kullanarak operasyonel araştırma
/ yönetim bilimi (OR / MS) olarak nitelendirdikleri sayısal bir yaklaşım öne sürmüş ve
süreç, bilgisayar teknolojisi sayesinde hızla ilerlemiştir. Millet ve Randles (1986),
güvenilir bir ortak payda oluşturmaya çalışırken, sezgisel ve niceliksel teknikleri içeren
prosedür senaryolarını üretmişlerdir.
Yapı senaryolarının en ayrıntılı açıklaması olduğu için, bu bölüm Van der Heijden (1997)
tarafından önerilen teori ve metodoloji üzerine yoğunlaşacaktır. Pek çok senaryo
planlayıcısı metodolojilerini tamamen açığa vurmaya gönülsüz ve belki de haklı olarak
isteksizdir. Bu bölümde Van der Heijden'in savunduğu sürecin daha ayrıntılı bir tasvirini
takiben diğer metodolojilere genel bir bakış sunulmuştur.
Senaryo planlamanın özünde, Kees Van der Heijden (1997) iş fikri kavramını tanımlar;
“İş fikri, kuruluşun mevcut ve gelecekteki başarısının arkasındaki güçlerin zihinsel
modelidir”. İş fikri ilkelerden, yani kâr potansiyeli ve ayırıcı yetkinliklerden oluşur. Kâr
potansiyeli, 1) paydaşlar için bir fazlalık yaratma ve 2) artık değerin var olacağı ve bu
değerin gelecekte büyümesi yönünde bir beklenti oluşturması anlamına gelir. Belirgin
yeterlilikler “güçlü” değildir; aksine, bunlar “kopyalanamayan, gizli, işlenmemiş bilgiye
dayanan” benzersiz yeterliliklerdir. Rumelt'in (1987) çalışmalarına dayanan Van der
Heijden, iki kategoride ayırt edici beş ana kaynaktan oluşan bir listeyi tanımlamaktadır:
Kodlanmamış kurumsal bilgi
Ağa bağlı insanlar
Saklı süreçler
Batık maliyetler / geri dönüşü olmayan yatırımlar
İtibari yatırımlar
Yasal koruma
Özelleştirilmiş varlıklar
Bu kaynakların ikisinde fark edilen gerçeklik; rekabet avantajı oluşturmak için veya kâr
potansiyeline katkıda bulunan kopyalanamayan, benzersiz yetenekler oluşturmak için
birleşebilir. İş fikri, yaratılan müşteri değerini, rekabet avantajının doğasını, ayırıcı
yeterlikleri ve olumlu bir geri bildirim döngüsünü belirten sistemli bir yapı olarak
şekillendirilmiştir (Şekil 2).
İş fikrinin eklemlenmesi, kuruluşun mevcut konumunu ortaya çıkarmakta ve fazla bir
kaynak yaratmak için gereken koşulları belirlemektedir. İş fikri aynı zamanda fazlalık
yaratma kısıtlamalarını açıkça ortaya koymaktadır. İş fikrinin haritasını çıkarma
222
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
sürecinde kuruluşlar "büyüme sınırları" ile karşılaşabilirler. Porter’ın (1980), Beş Güç
Rekabet Modeli; 1) Talep sınırları, 2) Arz sınırları, 3) Rekabet sınırları, 4) Yeni girenler
tarafından getirilme olasılığı olan sınırlar ve 5) Olası alternatifler tarafından öngörülen
sınırlar ve ürün veya servis ikameleridir. İş fikri; organizasyonun iç görünümünü açıkça
ortaya koyan ve organizasyonun dış çevreyle nasıl uyuştuğunu gösteren, güçlü bir araç
olarak bütüncül bir kavramdır (Van der Heijden, 1997).
ŞEKİL 2. Genel İş Fikri
İş fikri bir kez eklemlendiğinde; dikkat, belirsizliğe odaklanabilir. Van der Heijden,
belirsizlik konusunda üç kategori sunmaktadır: riskler, yapısal belirsizlikler ve
bilinmeyenler (1997). Risklerin değerlendirilmesi sonuçların olasılığını tahmin etmek
için benzer nitelikteki geçmiş olayları anlatır. Yapısal belirsizlikler, belirli bir sonucun
benzerliğini yargılayacak herhangi bir kanıt bulunmayan olası olaylarla ilgilidir.
Belirsizlikler, hayâl edilemeyecek olayları temsil eder. Senaryolar burada güçlü bir
yardım sağlayabilir ve birçok araştırmacı bunun, senaryoların en önemli kullanım alanı
olduğunu iddia eder (Schwartz, 1991). Belirsizlikler; en yaygın olarak; derinlemesine ve
açık uçlu bir dizi görüşmeye dayanmaktadır (Van der Heijden, 1997). Planlanan iş fikri
ve belirsizlikler belgelendiğinde odak, iş fikrinin uygulanacağı dış dünyaya kayabilir. Bu,
senaryo yapısının başlangıcıdır. Van der Heijden, “düşünülemezi düşünmeyi”; sezgiyi
takip edebilecek, hayâl gücünün çılgınlaşmasına ve inanmadığının söylenmesine izin
veren üyelerden oluşan bir senaryo ekibinin oluşturulmasını önermiştir. Ekip,
(olağanüstü insanlar) endüstriyi incelemeye ve analiz etmeye başlar. Van der Heijden,
dikkat çekici insanları “müşteri organizasyonuyla düzenli temas halinde olmayan
uzmanlar” olarak tanımlar; böylece orijinal bir katkı gelebilir. Bu dikkat çekici insanlar;
akademisyenler, ticari araştırmacılar, yazarlar, sanatçılar, danışmanlar veya iş adamları
olabilirler. Organizasyona dışarıdan bakarak önemli katkılar yapabilirler. Daha sonra,
organizasyon üyelerinin katılımları ile diyalog, meydan okuma ve fikir geliştirme gibi
tartışmalar düzenlenir. Bu diyaloglar esnasında rahatsızlık duyulabilir. Senaryo
planlamasında, eğer birkaç gün insanları zorlarsan, bilinçaltı, düşünmeyi devralır ve asıl
senaryoya o anda ulaşabilirsin. Bilinçaltı, bilinçli zihinden daha güçlüdür, ancak hayâl
kırıklığına uğramadan müdahale etmeyecektir (Wack, 1985a). Van der Heijden (1997),
bu erken senaryo için beş kriter sunmaktadır:
Belirsizliği yansıtmak için en az iki senaryonun olması gerekir.
Her senaryo akla yatkın olmalıdır.
Senaryolar tutarlı olmalıdır.
Senaryolar, müşterinin merakı ile alâkalı olmalıdır.
223
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
Senaryolar, müşteri sorunlarıyla ilgili yeni ve özgün bir perspektif oluşturmalıdır.
Bir dizi iş yeri çalışmasıyla, bazen görünüşte kaotik gibi gelen ilk senaryolara genel bir
bakış oluşturulmalıdır. Bu, sistemdeki değişkenler ve veriler arasındaki bağlantıları
saptamak için yararlıdır. Bu noktadan sonra, senaryo oluşturma, büyük ölçüde beyin
fırtınası yapma, makul olup olmadığını kontrol etme ve itici güçleri farklı konumlara
getirme sürecidir. Senaryoları ortaya çıkarmak için bazı yaygın yöntemler şunlardır:
Anahtar kalıpları ve eğilimleri listelemek, etki diyagramlarındaki geçici ilişkileri
haritalamak, altta yatan itici faktörleri listelemek ve tahrik gücünü tahmin edilemezlik ve
etki ile sıralamak. Senaryo oluşturma sürecinde düşünmek için popüler bir metafor
“buzdağı metaforu”dur (Şekil 3). Senaryo oluşturma süreci için pek çok yöntem
mevcuttur ve araştırmacılar ipuçları verirken net, detaylı ve adım adım metodoloji
belirtmemişlerdir.
ŞEKİL 3. ‘‘Buzdağı’’ Metaforu
1. Küresel İş Ağı
Küresel iş ağı tarafından kullanılan kapsamlı görüş, Shell'in senaryo teknolojisi
uygulamasından doğmuştur. Pierre Wack, ilk önce Khan'ın kavramlarını 1960'larda
uygulamaya başlamış ve bunları büyük resmi vurgulayan ve detaylara odaklanan tescilli
bir çerçeveye oturtmuştur. Wack, detaylarla başlamak için yapım sürecinin bazı önemli
boyutlarının vurgulanması gerektiğine inanıyordu (Wack, 1985a). Peter Schwartz,
Shell'in planlama bölümünün başında yer almış ve sonunda kendi şirketini dünya çapında
çeşitli stratejik ticaret hizmetleri sunarak kurmuştur. Schwartz (1991), The Art of The
Long View adlı çalışmasında, senaryo oluşturma sürecine ilişkin kavramsal bir bakış
ortaya koymuştur. Bu katkı, Küresel İş Ağı tarafından kullanılan yaklaşımın da temelini
oluşturmuştur.
Schwartz'a (1991) göre, birinci adım odak meselesini veya kararını belirlemektir.
Senaryolar, dış çevreye doğru uzanan merkezi bir konunun etrafında oluşturulmuştur.
Yüksek ve düşük büyüme gibi dış çevre sorunlarına dayanan senaryoların, kurumun bu
tür sorunlarla nasıl baş edeceği konusunda fark yaratan ve şirkete özgü bilgileri
yakalayamayacağını iddia etmiştir.
İkinci adım ise yerel çevredeki kilit faktörleri belirlemektir. Bu, önemli bir sorunun
seçimini takiben mantıklıdır. İkinci adım, ilk aşamada belirlenen kararın veya meselenin
başarısını veya başarısızlığını etkileyen faktörleri inceler. İç ortamın ve güçlü yanlarının
analizleri bu adımda sıklıkla yürütülür.
224
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
Başlıca faktörler belirlendikten sonra, üçüncü adım, makro çevre içerisinde itici güçleri
tanımlayabilmek için beyin fırtınası yapmaktır. Bunlara politik, ekonomik, teknolojik,
çevresel ve sosyal güçler dahildir. İkinci etapta ana etkenlerin arkasındaki kuvvetler de
itici güçler olarak düşünülebilir.
Dördüncü adım, iki faktör temelinde anahtar faktörleri (ikinci adımdan) ve itici güçlerden
(üç adımdan) sıralamaktır: 1) başarı için önem derecesi ve 2) güçlerin kendilerini
çevreleyen belirsizlik derecesi. Senaryolar önceden belirlenmiş öğeler üzerinde farklılık
gösterebilir çünkü önceden belirlenmiş öğeler tüm senaryolarda aynı olmalıdır.
Sıralama egzersizinin sonuçları, nihai senaryoların farklılaşacağı iki eksene uzanır.
Beşinci adım, o halde, sıralama senaryosundan kaynaklanan matrise göre genel senaryo
kayıtlarının geliştirilmesi ve seçimidir. Bu seçimden sonra belirli bir senaryonun mantığı,
matristeki konumu ile karakterize edilecektir. Onları yeniden şekillendirip tekrar bir araya
getirene kadar bir dizi meseleyle oynamak gibi bir mantık ortaya çıkar ve bu durumda bir
hikâye anlatılır.’
Altıncı adım, senaryoların ortaya konulması aşaması, iki ve üç numaralı adımları
tekrarlar. Her önemli faktör ve itici güce, dördüncü aşamadaki senaryo kayıtlarında
geliştirilen matriste yer verilir. Olasılık, bu noktadan sürekli kontrol edilmelidir. Örneğin,
iki senaryonun, korumacı ya da korumacı olmayan politikalar üzerinde farklı olması
durumunda, korumacı senaryoya göre yüksek bir enflasyon oranı ve korumacı olmayan
senaryo ile düşük bir enflasyon oranı getirmesi sezgisel olarak mantıklıdır.
Yedinci adım, geliştirilen senaryoların sonuçlarını inceler. Senaryolardan ortaya çıkan ilk
durum ya da karar, tekrar sorgulanır. Her bir senaryonun sağlamlığını incelemek,
aşağıdakiler gibi sorularla mümkün olabilir: Karar, sadece bir veya iki senaryoda mı iyi
görünüyor? Hangi güvenlik açıkları ortaya çıkarıldı? Belirli bir senaryo yüksek risk
içeriyor mu, “elde ne var ne yok bahse girilsin” stratejisi gerekiyor mu?
Son adım, geliştirilen senaryoya göre gerçek olayların ortaya çıkabileceğini gösterecek
olan “öncü göstergeleri” seçmektir. Senaryolar geliştirildikten sonra, planlamacılar,
olayların gelişimini izlemeli ve bu gelişmelerin, organizasyonu hangi açıdan
etkileyebileceklerine yardımcı olacak tanımlayıcıları seçmek için biraz zaman
harcamalıdırlar.
2. Fransız Okulu
1974 yılında SEMA grubu Gelecek Araştırmaları Bölümü'nü devraldığında, Michel
Godet senaryo planlamaya başladı. Metodolojisi, çeşitli sponsorların desteği ile
Conservatoire Nationale des Arts et Metiers'de genişletildi. Godet'in çalışması Fransız
filozofu Gaston Berger tarafından savunulan “perspektif” kullanımına dayanmaktadır
(Ringland, 1998). Godetts yaklaşımı, senaryoların iki kategoriye bölünmesiyle
başlamıştır: gelecekteki durumları tanımlayan durum senaryoları ve gelecekteki bir
duruma yol açan olayların bir dizisini tanımlayan geliştirme senaryoları (Georgantzas ve
Acar, 1995). Godet ayrıca, her iki kategoride de bulunabilecek üç senaryo türünü
tanımlar. Eğilime dayalı senaryolar, muhtemelen aşırı temaları keşfeden tezat
senaryolarını ve gelecekten günümüze geriye dönerek arzu edilen bir geleceğin
fizibilitesini inceleyen ufuk / normatif senaryoları takip etmektedir. Godet'in yaklaşımı
evrim geçirerek daha basit prosedürlerle, birbiriyle ilişkili değişkenler arasındaki
karşılıklı bağımlılıkların vurgulanmasına yardımcı olan birkaç bilgisayar tabanlı araç
225
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
geliştirildi (Ringland, 1998). Fransız Okulu yaklaşımı, üç aşamaya ayrılmış yapısal bir
analizdir.
Birinci aşama, Godet'e (1992) göre, birbiriyle ilişkili unsurlar sistemi oluşturabilmek için
iç ve dış değişkenleri inceleyerek sürecin başlamasıdır. Bu yaklaşım, verilerin bir
veritabanına derlenmesi ve öğelerin detaylı ve niceliksel bir şekilde incelenmesine
odaklanmaktadır. Çapraz etki matrisi, her değişkenin diğerleri üzerindeki etkisini
incelemek üzere yapılandırılmıştır.
İkinci aşama olasılıklar aralığını tarar ve belirsizliği, anahtar değişkenlerin ve stratejilerin
tanımlanması yoluyla azaltır. Gelecek olasılıklar, verilere bir eğilimi işaret edebilecek bir
dizi hipotez aracılığıyla listelenir. Gelişmiş yazılım, değişkenlerin farklı
kombinasyonlarının öznel olasılıklarını tahmin ederek belirsizliği azaltır.
Üçüncü aşama, senaryoların kendilerinin geliştirilmesidir. Senaryolar hipotez setleri ile
sınırlandırılmıştır ve veriler derlendiğinde ve analiz edildiğinde, mevcut durumdan
gelecek vizyona giden yolu tarif eden senaryolar oluşturulur.
3. Gelecek Grubu
Futures Group, senaryo planlamasına trend etki analizi yaklaşımını geliştiren Connecticut
merkezli bir danışmanlık firmasıdır. Bu yaklaşım; hazırlık, geliştirme ve raporlama ile
kullanma olmak üzere üç aşamayı içerir (Ringland, 1998).
Hazırlık aşaması; odaklanma, konuya karar verme ve itici güçleri belirlemeyi
içermektedir. Bu aşamada cevaplanması gereken birkaç soru vardır: Gelecekteki
muhtemel gelişmelerin araştırılması gerekiyor mu? Karar vermede yardım için hangi
değişkenlere bakılmaya ihtiyaç duyuluyor? Kuruluşun gelecekteki özelliklerini
şekillendirme konusunda en büyük yeteneği olan güçler ve gelişmeler nelerdir? (Thomas,
1997).
Geliştirme aşaması, bir senaryo alanı oluşturmayı, detaylandırılacak alternatif dünyaları
seçmeyi ve senaryoya özel öngörüler hazırlamayı içerir. Bir senaryo alanı seçmek, karar
vericilerin üretebileceği gelecekteki çeşitli durumların incelenmesi anlamına gelir.
Mantıksız ve makul olmayan durumlar reddedilmelidir. Ayrıntılı alternatif dünyaların
seçilmesi, gelecekteki hikâyelerin sayısını sınırlamayı içerir; çünkü her seçeneği
keşfetmek imkânsız olacaktır. Kilit nokta; mevcut düşünceye meydan okuyacak makul
gelecekleri seçmektir. Senaryo koşullu tahminlerin hazırlanması; makul bir geleceğin var
olması için gerekli eğilimleri ve olayları listelemektir. Her alternatif dünyanın
varsayımlarına bağlı olarak, organizasyonun içinde bulunduğu yönü “işaret edebilecek”
göstergeler seçilir.
4. Referans Senaryoları
Ackoff (1970, 1978, 1981) örgütlerin dışsal değişimle başa çıkmak için dört modunu
tanımlar. Hareketsizlik (deaktif); değişiklikleri görmezden gelerek, her zamanki gibi işe
devam etmeyi ifade eder. Reaktiflik, değişikliklerin olmasını bekler ve ardından bir yanıt
geliştirir. Önceden etkinlik (preaktif), değişiklikleri tahmin etmeye ve gerçekleşmeden
önce örgütsel pozisyonlar kurmaya çalışmayı içerir ve proaktiflik, paydaşlar için geleceği
yaratmak adına dış çevre ile interaktif katılımı gerektirir (Georgantzas ve Acar, 1995). Bu
dört modda Ackoff, referans senaryo terimini, bir işletmenin çevresinde önemli bir
değişiklik olmazsa referans alacağı projeksiyonlarını tanımlamak için kullanır. Ackoff'un
stratejik dönüşüm çağrısı, arzu edilen bir geleceğin ideal bir senaryosuyla başlar. Etkili
226
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
olabilmesi için, bu tür bir senaryo; ilginç ve kışkırtıcı olmalıdır – organizasyona stratejik
durumlarda, sorunların karmaşasından kurtulmak için neyin değiştirileceğini
göstermelidir.
5. Uluslararası Karar Stratejileri
Strateji için tek puanlı tahmin yaklaşımları, son on yılda iyi sonuçlar elde edememiştir
(Schnaars, 1989). Shoemaker (1993), senaryoların, nokta atışlar olmadığını vurgular.
Georgantzas ve Acar (1995), Shoemaker'ın fiili bir sonuca doğru bir şekilde vurgu
yaptığını savunurlar ve tuhaf bir şekilde, bir nokta atışının güven aralığında olup olmadığı
konusunda herhangi bir olasılığın bulunmadığını belirtirler. Shoemaker (1995), Global
Business Network tarafından kullanılan metodolojiye benzerlik gösteren, senaryo
planlamasına yönelik bir yaklaşımı özetlemiştir. Ona göre; birinci adım projenin
kapsamını tanımlar. Buna, bir zaman dilimi belirleme, değişiklik oranlarını belirlemek
için geçmişi inceleme ve gelecekteki beklenen değişim oranını kabaca tahmin etme
dahildir. Yöneticilerin yapılandırılmamış endişeleri ile mevcut endişeleri, başlamak için
iyi noktalardır.
İkinci adım, kilit paydaşları tanımlamaktır. Açık hissedarlara; müşteriler, tedarikçiler,
rakipler, çalışanlar, hissedarlar ve hükümet dahildir. Bu grupların her birinin
oynayabileceği rolleri, geçmiş yıllarda rollerin nasıl değiştiğini ve gücün konuyla ilgili
dağılımını tanımlamak, bu aşamada incelenecek faktörlerdir.
Temel eğilimler, üçüncü adımda tanımlanmaktadır. Siyasi, ekonomik, toplumsal,
teknolojik, hukuki, çevresel ve endüstriyel eğilimler, birinci basamaktan gelen hususlarla
bağlantılı olarak analiz edilir. “Trendleri kısaca açıklayın; organizasyonunuz üzerinde
nasıl ve neden bu etkiye sebep olduğunu belirleyin.” Trendler, ilişkileri açıkça
göstermeye yardımcı olmak için etki diyagramları veya matrislerde grafiklerle çizilebilir.
Dördüncü adım anahtar belirsizlikleri ele almaktadır. Sonuçları belirsiz olan olaylardan
hangileri, örgütle ilgili konuları önemli ölçüde etkiler? En belirsiz unsurları vurgulayan
siyasi, toplumsal, ekonomik, çevresel, yasal ve endüstriyel güçlerin incelenmesi “en
çalkantılı alanları ortaya çıkaracaktır”. Bilinen belirsizlikler arasındaki ilişkiler de
belirlenmelidir; örneğin, bir ekonomik belirsizlik “işsizlik seviyesi” ve diğeri “enflasyon
seviyesi” ise, tam istihdam ile sıfır enflasyonun kombinasyonu imkânsız olduğundan
reddedilebilir.
Eğilimler ve belirsizlikler belirlendikten sonra, ilk senaryo inşası başlayabilir. Basit bir
yaklaşım, tüm olumlu öğeleri bir yere, tüm olumsuz öğeleri başka bir yere koyarak aşırı
dünyaları tanımlamaktır. Alternatif olarak, sonuçların çeşitli dizgileri yüksek veya düşük
süreklilik etrafında kümelenebilir, sınıflanabilir veya belirsizlik derecesine göre
değişebilir. En yaygın teknik; belirli bir konunun en üstteki iki belirsizliğini aşmaktır.
Bu altı adım, ilk senaryoları akla yatkınlık açısından denetler. Shoemaker, iç tutarlılık
için eğilimleri, sonuç kombinasyonlarını ve büyük paydaşların tepkileri ile ilgili üç testi
tanımlar. Eğilimler seçilen zaman aralığı ile uyumlu olmalı, senaryolar, örneğin tam
istihdam ve sıfır enflasyon uygun olmayan sonuçları bir araya getirmelidir; ana paydaşlar
sevmeyenlere, ancak değiştirme yetkisine sahip durumlara yerleştirilmemelidir. Örneğin
OPEC çok düşük petrol fiyatlarına çok uzun süre dayanamayacak.
İlk senaryoları geliştirme ve onların mantıklı olup olmadıklarını kontrol etme sürecinden
sonra genel temalar ortaya çıkmalıdır. Yedinci adım, makul sonuçları manipüle ederek
öğrenme senaryoları geliştirmektir. Eğilimler her senaryoda aynı olabilir, ancak bir
227
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
zamanlar mantıklı kabul edilen sonuçlar değiştirilebilir ve farklı senaryolarda bu
eğilimlere az ya da çok ağırlık verilebilir. Bu senaryolar; karar vermeden ziyade araştırma
ve inceleme araçlarıdır.
Öğrenme senaryolarını oluşturduktan sonra, daha fazla araştırma gerektiren alanlar
tanımlanır. Bunlara yaygın olarak “kör noktalar” denir (Schwartz, 1991; Shoemaker,
1995; Georgantzas and Acar, 1995; Van der Heijden, 1997). Şirketler, bu senaryoları,
örneğin, çoklu ortamdaki gelişmelerin makul sonuçlarını göz önüne alarak ve o alandaki
güncel araştırmaları incelemek üzere diğer endüstrileri incelemek için kullanabilirler.
Dokuzuncu adım, ek araştırma tamamlandıktan sonra iç tutarlılıkları yeniden
değerlendirme aşamasıdır. Niceliksel modeller bu aşamada sıklıkla geliştirilir. Örneğin,
Royal Dutch / Shell, petrol fiyatlarını, enflasyon, GSMH, büyüme, vergi ve faiz oranlarını
makul dengelerde tutan bir model geliştirmiştir. Formel modeller, olası ikincil etkileri
incelemek ve makul olup olmadıklarını kontrol etmek için kullanılabilir (Shoemaker,
1995). Bu modeller, çeşitli senaryoların sonuçlarının sayısallaştırılmasına da yardımcı
olabilir.
Adım on; kararlar için kullanılacak senaryoları belirlemektir. Kuruluşun gerçek
konularını etkileyebilecek veya etkileyemeyecek eğilimler doğmuş olacaktır. Shoemaker,
etkin karar senaryoları için dört kriter belirlemektedir. Birincisi, senaryoların etkili
olabilmesi için ilgili olması gerekir, ancak organizasyonda mevcut düşünceye de meydan
okuması gerekmektedir. (Shoemaker, 1995; Schwartz, 1991). İkincisi, senaryolar iç
tutarlı ve makul olmalıdır. Üçüncüsü, senaryolar arketip olmalıdır ya da temelden farklı
olmaktan çok temel olarak farklı gelecekleri tanımlamalıdır. Son olarak, her senaryo nihai
bir denge durumunu tanımlamalıdır. Oldukça yaklaşmış olan akla yatkın geleceğe bir
organizasyonu hazırlamak onu çok az iyi yapar (Shoemaker, 1995).
Shoemaker, üç sınıf bilgiyi, geleceği düşünürken faydalı olarak tanımlar: bildiğimizi
bildiğimiz şeyler, bilmediğimizi bildiğimiz şeyler ve bilmediğimizi bilmediğimiz şeyler.
6. Prosedürel Senaryolar
Amara ve Lipinski (1983) ile Chandler ve Cokle (1982), senaryolar oluşturmak için çok
benzer yöntemler kullanmış ancak her ana faktör veya değişken için ayrı tahminler
hazırlamışlardır. Chandler ve Colde; senaryoları, çevredeki olası olayları, bir dizi işletme
üzerinde birbirleriyle ilişkilendirilmiş modeller aracılığıyla test eden tutarlı resimler
olarak tanımlamışlardır. Makroekonomik modellerin manipüle edilmesi; sektörün
tamamı için belirsiz varsayımların, toptan fiyatlar, GSYİH veya tüketici harcamaları
açısından öngörülebilen değerlere dönüştürülmesinin bir mekanizmasıdır. Bu
yaklaşımlarda kullanılan modeller bilgisayarlı tabanlıdır (Georgantzas ve Acar, 1995) ve
prosedürel senaryolar için sezgisel ve niceliksel teknikler içeren iyi bir örnek teşkil
ederler.
7. Sanayi Senaryoları
Porter (1985), geleneksel olarak stratejik planlamada kullanılan senaryoların
makroekonomik ve makropolitik konuları vurguladığını iddia etmektedir. Ayrıca,
rekabet stratejisinde, uygun analiz birimi endüstridir ve endüstrideki senaryoları,
dünyanın gelecekte nasıl görüneceği konusundaki temel tutumlar olarak tanımlar. Bu
görüşün özü, bu endüstri senaryolarını oluşturmak için iki döngü bulunduğunu
göstermektedir. Bu yaklaşımda, sanayi analizi, bina endüstrisi senaryolarının daha büyük
bir birimi içindedir. Endüstri odaklı senaryolar bir kuruluş ya da bir işletmenin belirli
228
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
yönlerini analiz etmesinde yardımcı olabilir, ancak Wack (1985) dar bir odaktan
başlayarak anahtar boyutlarını kaçıracağını savunmaktadır.
8. Basit Yaratıcı Yöntemler Yaklaşımı
Brauers ve Weber (1988); analiz, gelecekteki durumların tanımları ve sentez olmak üzere
üç temel aşamadan oluşan bir yaklaşım geliştirdiler. Analiz aşaması, örgüt üyelerini
problemi anlama konusunda orta noktada buluşturur. Bu yaklaşıma dayanarak, sorun
daha da sınırlandırılabilir ve yapılandırılabilir. Brauers ve Weber morfolojik analiz, beyin
fırtınası, beyin yazımı ve delphi tekniği de dahil olmak üzere analiz aşamasında basit
yaratıcı yöntemlerin kullanılmasını önerir. Tekniğin ikinci aşaması, analiz için seçilen
değişkenlerin olası gelişim yollarını inceler. Sentez aşaması, gelecekteki durumlara farklı
pozisyonlar oluşturmak için değişken faktörler üzerindeki karşılıklı bağımlılıkları göz
önünde bulundurur. Oluşturulan bu nihai senaryolar da doğrusal programlama ve küme
analizi yapabilmek için karmaşık bilgisayar yazılımları ile desteklenir.
ETKİLİ SENARYOLARIN ÖZELLİKLERİ
Senaryo metodolojilerinin bu derlemesinden, bazı ortak temaların sürekli tekrarlandığı
açıktır. Aşağıdaki paragraflar senaryoların ve senaryo planlamasının kritik özelliklerini
özetlemektedir. Bu temalar, karar verenlerin küçük evrenine meydan okuma, birden çok
öykünün anlatılması, geniş tabanlı kapsam, görünüşte ilgisiz güçlerin incelenmesi,
yönetimin en derin endişeleri hakkındaki bilgi ihtiyacı ve gerçeği yeniden algılamaya
odaklanma gibi başlıklar altında toplanabilir.
İncelenen metodolojilerin tümü, birtakım bilgi türlerini girdi olarak kabul eder, bilgiler
süreçler vasıtasıyla değişen durumlara yönlendirilir ve sonunda hikâyeyi anlatan bir
senaryo oluşturulur. Bu metodolojilerin çoğu hikâyeleri öze ulaştırmak için geri
bildirimde bulunur. Girişler, süreçler, çıktılar ve geri bildirim gerektiren senaryo
planlaması bir sistem olarak çerçevelenebilir (Van Bertalanffy, 1967; Senge, 1990).
Gözden geçirilen yaklaşımların herhangi birinde açıkça görülmese de sistem yaklaşımı
uygulanabilir.
Burada incelenen metodolojiler, senaryoların, karar vericilerin küçük evrenine meydan
okuması gerektiğini iddia etmektedir. Wack (1985a) senaryoların, seçimlerin oynandığı
ve kararların alıştırmasının yapıldığı yöneticilerin iç dünyalarında hayat bulması gereken
durumlar olduğunu iddia etmektedir.
Senaryolar birden çok hikâyeyi anlatır. Üçten fazla öykü içeren bir senaryo yönetilemez
hale gelir. O nedenle ideal sayı “bir artı ikidir”. İlk olarak şaşırtması serbest olan görüş
(açıkça neden ve nereden kırılgan olduğunu gösteren) ve daha sonra iki ayrı dünya görüşü
veya dünyanın kritik belirsizliklere odaklanmasını farklı açılardan görebilmek (Wack,
1985b). Van der Heijden’ e göre; 1) Gelecekte ortaya çıkacak belirsizliği yansıtan, 2)
Dünya ile ilgili teorileri geliştirmek ve tartışmak için çokdisiplinli yaklaşıma izin veren,
3) Bulguları gerçek dünya bağlamında sunabilen ve 4) Düşünmenin geleneksel modunu
kullanan senaryolar genel olarak kullanışlıdır.
Senaryolar nokta atışı projeksiyonlardan ziyade geniş tabanlı tahminlemelerdir
(Georgantzas ve Acar, 1995). Düşüncelerini, geleceği daha geniş açıdan görmeye
ayarlayabilen yöneticiler, beklenmedik fırsatlardan yararlanmak açısından çok daha iyi
konumdadırlar (Shomaker, 1995). Senaryo planlamasının en temel özelliklerinden birisi
olan çok sayıda olası sonuç fikri, yönetim varsayımlarına meydan okumak için kritik
önem taşır.
229
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
Burada incelen metodolojiler, görünüşte ilgisiz gibi duran faktörleri bir araya getirir.
Ekonomik, teknolojik, çevresel, rekabetçi, politik, toplumsal faktörler ile eleştirel
belirsizlikleri ve önceden belirlenmiş unsurları geliştirmeye çalışır (Scwartz, 1991; Van
der heijden, 1997; Ringlan, 1998; Wack,1985b; Shoemaker, 1995; Georgantzas ve Acar,
1995). Wack (1985b) önceden belirlenmiş öğeleri ‘zaten gerçekleşen (veya neredeyse
kesin olarak ortaya çıkmış olan) ancak sonuçları henüz açılmamış olan’ olaylar olarak
tanımlar. Kritik belirsizlikler, yalnızca hayâl edilebilen olaylardır (Van der heijden,
1997).
Senaryolar yöneticilerin ve uzmanların en derin endişeleri hakkında bilgi içerir. Wack
(1985a) ‘yöneticilerin en derin endişeleri ile tanıştığı için 1973 senaryolarıyla ödeme
planı uygulamaya başladık’ diyor. Georgantzas ve Acar (1995) senaryo planlamanın
kapsayıcı hedefinin; yöneticilerin stratejik durumlarla ilgili düşünme, öğrenme ve onlara
en çok endişe veren durumları araştırma tarzlarını zenginleştirmek olduğunu belirtiyor.
Schwartz’ın (1991) sunduğu standart bir soru: Yöneticileri ve uzmanları gecenin bir vakti
ne uyandırır?
Wack (1985a) gerçekliğin yeniden algılanışının ve yöneticinin varsayımlarının
kırılmasına sebep olan stratejik açılımların keşfedilmesinin (çoğu yöneticinin artık
bunlardan haberi olmadığı göz önüne alındığında) girişimciliğin özünü oluşturduğunu
ortaya atıyor. Birçok yönden, senaryo planlaması, bir işletmeyi başlatmak için gereken
düşünce tarzına geri dönmeyi savunur. Girişimci unsur ‘nasıl tekrar başlayacağınızı’
düşünürken avantaj sağlar. Bu kavram gözden geçirilen tüm metodolojilerde açıkça
görülmektedir.
1. Örgütsel Öğrenme İçin Araç Olarak Senaryolar
De Geus (1988) örgütsel öğrenmeyi; yönetim ekiplerinin, şirketlerine, pazarlarına ve
rakiplerine ait ortak zihinsel modelleri değiştirme süreci olarak tanımlar. Başlangıçta
stratejik karar verme amacı olarak geliştirilmiş olsa da senaryo planlaması giderek
öğrenmede önemli bir araç olarak kaydedilmiştir (De Geus,1988; Georgantzas ve Acar,
1995; Kleinor, 1994; Schwartz, 1991; Van der heijden, 1997). Senge (1992) etkili bir
örgütsel öğrenme sürecinin üç aşamasını tanımlar: 1) Zihinsel modelleri haritalama 2)
Zihinsel modellere meydan okuma ve 3) Zihinsel modelleri geliştirme. Senaryo
planlamasının bu aşamalardan üçünü de karşıladığı görülmüştür (Georgantzas ve Acar,
1995). Senaryo planlaması aynı zamanda zihinsel modellerin araştırılması, incelenmesi
ve oluşturulması için bir araç olarak da adlandırılmıştır (Senge, Kleiner, Roberts, Ross ve
Smith, 1994).
De Geus (1997) Shell’de planlamanın başı olarak, gelecek vaat eden 500 şirketin ortalama
ömrü hakkında bir çalışma yapmıştır. Bulguları, 1970 yılında listelenenlerin üçte birinin
1983 yılında yok olduğunu göstermiştir. Onun bulguları, yöneticilerin ekonomik
faaliyetlere odaklanmaları sonucu şirketlerin öldüğünü ve yöneticilerin, şirketlerin
insanlardan oluşan bir topluluk olduklarını unuttuğunu da ortaya koymuştur. En eski
şirketlerin hepsi değişimin kurumsallaşması için etkileyici bir kapasiteye sahipti ve
örgütsel koşullar değiştikçe kullanılabilecek ve geliştirilebilecek içsel güçleri olduğunu
kabul etmişlerdi.
Kurumsal öğrenmeye odaklanarak, De Geus Shell planlama hedefini değiştirdi.
Şirketlerin çevre değişikliklerine nasıl alıştıklarını ve buna nasıl adapte olduklarını
inceleyen Shell yöneticilerinin hep bildiği kuralları değiştirmeye başladı. Örneğin; 1985
yılında petrol fiyatlarının 15 dolar düşmesinin etkilerini inceleyen senaryolar geliştirildi
230
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
(o zamanlar petrolün varil fiyatı 28 dolardı ve 15 dolar demek petrol endüstrisinin bitmesi
olarak kabul edildi). İlk başta yöneticiler bu kadar ciddi problemi düşünmekten
çekindiler, ancak kendilerinden 3 soruyu yanıtlamaları istendi: Hükümetin ne yapacağını
düşünüyorsunuz? Rekabetin nasıl olacağı hakkında ne düşünüyorsunuz? Ve siz ne
yapacaksınız? Tatbikatta gerçek petrol fiyatı yükseliyordu, ancak 1 Nisan 1987’de fiili
fiyat varil başına 10 dolar düştü. Shell’in, 15 dolarlık petrol dünyasını önceden düşünmüş
olması şirkete çok büyük avantajlar sağladı (De Geus, 1997).
Bu süreçten De Geus, örtük bilgiyi açıkça ifade edebilecek olan paylaşılan dilin
geliştirilmesi gerekliliğini not etmiştir. Bu kurumsal öğrenmeyi savunan mevcut zihinsel
modellerin kalibre edilmesi için, De Geus; geleceğin şirketinin sahip olacağı tek rekabet
avantajının, rakiplerinden daha hızlı öğrenme yeteneğine sahip yöneticiler olduğunu
savunmuştur.
Galer ve Van der Heijden (1992) iş planlamasına yaklaşımda iki kritik faktör olduğunu
öne sürer: örgüt kültürü ve iç hedef uyum derecesi. Kültürel boyut, bir tarafta hiyerarşik
mekanistik örgütlerden diğer tarafta heterarşik ağ örgütlerine uzanır. Bunların her ikisi de
iç amaçların hizalanmasına göre güçlü veya zayıf bir hedef yönlendirmesine sahip
olabilirler.
Galer ve Van der Heijden, planlamaya yaklaşımın kısmen örgütün kültürel yapısı
tarafından dikte edildiğini iddia ederler. Fonksiyonel, hiyerarşik bir organizasyon
planlamaya geleneksel anlamda, yani merkezi ve bürokratik bir şekilde katılma
eğiliminde olacaktır. Hedeflerinde daha fazla farklılık gösteren bir ağ örgütü, öğrenmeyi
planlamaya kıyasla daha çok öğrenme eğiliminde olacaktır çünkü farklı hedef ve amaçları
birleştirmek için bir diyalog gerekmektedir.
Bu iki faktör bir planlama matrisinde şu şekilde gösterilir (Şekil 4).
Tablo 1. Planlama Matrisi
Hedef yönlendirme
Güçlü
Zayıf
Mekanik \ Hiyerarşik
kültür
Tahmin\Tasarım\Kontrol
Ortaya çıkan
Ağa bağlı \ Heterarşik
kültür
Mantıksal birikim \ İzm
Öğrenme olarak planlama
Bu matris, kültürün planlamaya yönlendirilmesinin anlık teşhisinde yararlı bir araç
olabilir. Galer ve Van der Heijden, planlamaya yönelik kültür yönlendirmesine göre farklı
yöntem ve uygulamaların kullanıldığını öne sürmektedirler. Van der Heijden (1997)
ayrıca ‘stratejik sohbeti’ organizasyonel öğrenmeyi iletmek için etkili bir araç olarak
tanımlamaktadırlar. Çoğu kuruluş fikir ve görüş alışverişinde resmi süreçlere sahiptir ve
bu süreçler genellikle toplantılar, bütçe sistemleri, strateji gözden geçirmeleri, maliyet
azaltma çalışmaları ve pazarlama karar noktaları gibi olaylardır. Bu işlemler, kayıt dışı
konuşmalardan daha az etkilidirler çünkü katılımcılar daha az ilgilendirirler. Van der
231
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
Heijden (1997) stratejik konuşmanın, planlanan etkinlikler dışında, koridorlarda veya
öğle yemeklerinde kendiliğinden gerçekleştiğini savunur. Bu konuşma kendiliğinde ve
proksimal gelişim bölgesinde gerçekleştiğinden (De Geus, 1988; Van der Heijden, 1997),
bireylerin stratejik durumdaki olayları ve eğilimleri nasıl anlamlandırdıklarını etkiler.
Bu gayri resmi konuşmada stratejik durum hakkında öğrenmenin gerçekleştiğini
göreceksiniz (Van der Heijden, 1997). Senaryolar, bu konuşmada stratejik seçeneklerin
iletilmesinde özellikle etkilidir. Bununla birlikte, konuşmaya giren senaryolar aşağıdaki
kriterleri karşılamalıdır: basitlik ve hatırlatma, kısa bir isim, olasılık, alâka (Schwartz,
1991; Van der Heijden, 1997).
2. “Gelecek Hafıza”sı Oluşturma
“Gelecek hafızası” adlı senaryo planlamasının kullanılması ile garip bir fenomen
oluşmuştur. Schwartz (1991) metodolojisinin son adımında belirtildiği gibi, önde gelen
göstergelerin ve işaret levhalarının seçimi, belirli bir senaryonun açılabileceğinin farkına
varmak için kritik önem taşır. Bazen yön açıktır, ancak aynı zamanda çok ince olabilir.
Göstergeler ve tabelalar belirli bir senaryonun çizgisinde örgütün gelişimini devam eden
bir anlamda izlemek üzere seçilir. De Geus (1988) tarafından yapılan araştırmada olduğu
gibi, 15 dolarlık petrol varilini ve bu gibi durumlarda şirketin ne yapacağını düşünen
Shell, organizasyonun tamamında dolaşan öyküler temelinde hareket etmeye
hazırlanmıştı. Bu gelecek hafızasıdır- olaylar kendini göstermeden, kritik koşulları
önceden düşünmenin ortaya çıkardığı avantajdır (Schwartz, 1991).
Özünde, bireyler sürekli olarak gelecekteki bellekleri yaratırlar. Olaylar mantığın
çizgilerinde açılırlar. Örneğin x olursa ben de y yaparım. Bu kavram bütün bir
organizasyona uygulandığında, etkileri çok güçlü hale gelir. Geleceğin örgütlerinin
rekabet avantajının, yöneticilerinin rakiplerinden daha hızlı öğrenme yeteneği olacağı
fikriyle birleşince, (De Geus, 1988), gelecekteki bellek, durumlar düşünüldüğünde bir
organizasyonun çevreye verdiği yanıt süresini azaltabilir (De Geus, 1988; Schwartz,
1991; Van der Heijden, 1997).
SENARYO PLANLAMASINI DEĞERLENDİRME
Değerlendirme bileşeni senaryo planlama literatüründe neredeyse yoktur. Chicago
Üniversitesi’nde Shoemaker tarafından yapılan bir çalışma (1995), bazı fikirleri ortaya
koymuştur. 68 MBA öğrencisinden gündüz işlerinde karşılaştıkları kritik konuları tespit
etmeleri istenmiştir. Daha sonra kendilerinden güven aralıklarını belirlemeleri istenmiştir.
Shoemaker şu şekilde açıklamıştır:
Örneğin bir öğrenci, şirketinin satışlarının gelecek 5 yılda yıllık 50.000 adet olacağını
tahmin edebilir. Ardından, fiili satış hacminin %90 olasılıkla 30.000 ila 70.000 arasında
ve %50 olasılıkla bunun 40.000 ila 60.000 arasında olacağını ortaya koymalıdır. Her
öğrenci benzer konularda bilgi sahibi olan meslektaşlarına da tahminlerini sorarlar.
Haftalar sonra öğrenciler ilk konularda birkaç senaryo geliştirirler ve tahminler ve güven
aralıkları tekrar sorulur. Senaryolar gözden geçirildikten sonra yeni bir tahmin de
meslektaşlarından alınır. Güven aralıklarının %50 civarında genişlediği bulunur.
Senaryoların güven aralıklarına kıyasla en iyi tahminde daha büyük bir etkiye sahip
oldukları ortaya çıkar.
Bu çalışma, uygulanan bir senaryo projesinin etkilerini değerlendirmese de düşünülmekte
olan seçeneklerin senaryo planlama sürecinde sonuçların algılanmasına etkisi olacağını
232
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, bu çalışma, senaryo planlamasının etkilerini
değerlendiren tek çalışmaydı. Senaryo planlaması, uygulamada geliştirilmiş ve tescilli bir
nitelikte olup, akademik incelemeye maruz kalmaktadır ancak bir disiplin veya süreç
olarak ayrıntılı bir şekilde belgelendirilmemiştir.
DAHA İLERİ ARAŞTIRMALAR İÇİN ÖNERİLER
Bu yazıda ortaya konan temalar, senaryo planlamasının temel özelliklerini özetlemekte
ve geleneksel stratejik planlamayı zenginleştirmek için senaryoların kullanılmasını
savunmaktadır. Senaryolar, örgütsel öğrenme ve karar vermeyi geliştirme aracı olarak da
önerilmiş, ancak bu alanlarda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Senaryo
planlamasının bir disiplin, bir değerlendirme süreci ya da senaryo planlamasının
organizasyonların karar verme ve öğrenme süreçleri üzerindeki etkisini ölçme yöntemi
olarak geliştirilmesi için belki de en kritik nokta; yaklaşımın geçerliliğidir.
Senaryo planlamasının geçmişi, bir süreç olarak senaryo planlamasının bağlamını
özetlemek amacıyla belgelenmiştir. Açık kuramsal temeller veya mülkiyet başvurularının
sonucunda eksik olan mevcut senaryo planlaması, sürecin titiz ve ayrıntılı çalışması için
sağlam teorik temellerin oluşturulmasına doğru ilerlemelidir.
SONUÇLAR
Senaryo planlama süreci, senaryo planlamasına katılımın veya açık teorik temellere
etkisini ölçmek için bazı özel durumlarda kendini kanıtlamıştır, bu süreç daha da
geliştirilemez. Dahası, bu iki kritik unsurun yokluğunda, uygulayıcı veya akademisyenin;
organizasyonel etkinlik, organizasyonel öğrenme, karar verme kapasitesindeki artış veya
sonuçları çoğaltma konularında etkileri az olacaktır. Bu çalışma, senaryo planlamasının
arka planını ve bağlamını özetlemiş ve ele alındığında, senaryo planlama uygulaması ve
araştırmasının büyük ölçüde geliştirebilecek bazı belirli noktalarını ortaya koymuştur.
KAYNAKÇA
Ackoff, R. L. (1970). A Concept of Corporate Planning. New York: Wiley.
Ackoff, R. L. (1978). The Art of Problem Solving. New York: Wiley.
Ackoff, R. L. (1978). Creating the Corporate Future. New York: Wiley.
Amara, R. and A.J. Lipinski. (1983). Business Planning for An Uncertain Future:
Scenarios and Strategies. New York: Pergamon.
Chandler, J. and P. Cockle. (1982). Techniques of Scenario Planning. London: McGrawHill.
Cummings, T. G. and C. G. Worley. (2001). Organization Development and Change.
(6th ed.) Cincinnati: South-Western College Publishing.
Brauers,J. L. and M. Weber. (1988). "A New Method of Scenario Analysis for Strategic
Planning," Journal of Forecasting, 7 (1): 31-47.
De Gens, A. (1997). The Living Company. Boston:Harvard University Press.
De Gens, A. (1988). "Planning as Learning," Harvard Business Review, 66 (2). 70-74.
Forrester, J. W. (1961). Industrial Dynamics. Cambridge: MIT Press.
233
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
Galer, G. and K. Van der Heijden. (1992). "The Learning Orgam'zation: How Planners
Create Organizational Learning," Marketing Intelligence and Planning, 10 (6): 5-12.
Georgantzas, N. C. and W. Acar. (1995). Scenario-Driven Planning: Learning to Manage
Strategic Uncertainty. Westport: Quorum.
Godet, M. (1987). Scenarios and Strategic Management: Prospective et Plantation
Strategique. Translated by D. Green and A. Rodney. London: Butterworths.
Godet, M. and F. Roubelat. (1996). "Creating the Future: The Use and Misuse of Scenarios,"
Long Range Planning, 29, (2), 164-171.
Godet, M. (2000). "The Art of Scenarios and Strategic Planning: Tools and Pitfalls,"
Technological Forecasting and Social Change, 65, 3-22.
Buss, W. R. and E.J. Honton. (1987). "Scenario Planning: What Style Should You Use?"
Long Range Planning, 20, (4), 21-29.
Kahn, H. and A.J. Wiener. (1967). "The Next Thirty-Three Years: A Frame-work for
Speculation," Daedalus, 96 (3): 705-732.
Kahane, A. (1992). "The Mont Fleur Scenarios: What Will South Africa be Like in the Year
2002?" Supplement to Weekly Mail and The Guardian Weekly. Bellville, South Africa.
Kleiner, A. (1999). "Scenario Practice," Whole Earth Quarterly, 11 (3): 167-191.
Kleiner, A. (1996). The Age of Heretics. New York: Doubleday.
Miller, R. F., S. A. Lynham, J. Provo, and J.M. St. Claire. (1997)."Examination of the Use
of Scenarios as Learning and Decision-Making Tools for Human Resource Development,"
in E. F. Bolton III (ed.) Academy of Human Resource Development 1997 Conference
Proceedings. Atlanta, GA: Academy of Human Resource Development, p. 80-86.
Micklethwait, J. and A. Woolridge. (1997). The Witch Doctors: What the Management
Gurus are Saying, Why it Matters, and How to Make Sense of it. New York: Times
Books.
Mintzberg, H. (1994). The Rise and Fall of Strategic Planning. London: Prentice-Hall.
Porter, M. E. (1980). Competitive Strategy. New York: Free Press.
Porter, M. E. (1998). Competitive Advantage. New York: Free Press.
Ringland, G. (1998). Scenario Planning: Managing for the Future. New York: John
Wiley.
Roubelat, F. (2000). "Scenario Planning as a Networking Process," Technological
Forecasting and Social Change, 65, 99-112.
Rumlet, R. P. (1991). "How Much Does Industry Matter?" Strategic Management
Journal, 12 (3): 167-185.
Rummier, G. A. and A.P. Brache. (1995). Improving Performance: How to Manage the
White Space on the Organization Chart. San Francisco: Jossey-Bass, Inc.
Schnaars, S. P. (1989). Megamistakes: Forcasting and the Myth of Rapid Technological
Change. New York: Free Press.
Schwartz, P. (1991). The Art of the Long View. New York: Doubleday.
234
Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi,2017,52 (2) :216-235
Third Sector Social Economic Review,2017,52(2) : 216-235
Senge, P. (1990). The Fifth Discipline. New York: Doubleday.
Sense, P., A. Kleiner, C. Roberts, R. B. Ross, G. Roth, and B. Smith. (1991). The Dance of
Change: The Challenges to Sustaining Momentum in Learning Organizations. New
York: Doubleday.
Senge, P. M., A. Kleiner, C. Roberts, R.B. Ross, and B.J. Smith. (1994). The Fifth
Discipline Fieldbook: Strategies and Tools for Building a Learning Organization. New
York: Doubleday.
Shoemaker, P. J. H. (1992). "How to Link Strategic Vision to Core Capabilities," Sloan
Management Review, Fall 1992, 67-80.
Shoemaker, P.J. H. (1993). "Multiple Scenario Development: Its Conceptual and Behavioral
Foundation," Strategic Management Journal, 14, 193-213.
Shoemaker, P. J. H. (1995). "Scenario Planning: A Tool for Strategic Thinking," Sloan
Management Review, 37 (2), 25-40.
Simpson, D. G. (1992). "Key Lessons for Adopting Scenario Planning in Diversified
Companies," Planning Review, 20, (3), 11-18.
Swanson, R. A., S.A. Lynham, W. Ruona and J. Provo. (1998)."Human Resource
Development's Role Supporting and Shaping Strategic Organizational Planning," in P,, K.
Kuchinke (ed), Proceedings of the Academy of Human Resource Development
Conference, pp. 589-594. Baton Rouge, LA: Academy of Human Resource Development.
Van der Heijden, K. (1997). Scenarios: The Art of Strategic Conversation. New
York:John Wiley.
Van der Heijden, K. (1997). Scenarios, Strategies and the Strategy Process. The
Netherlands: Nijenrode University Press.
Van der Heijden, K. (2000). "Scenarios and Forecasting: Two Perspectives," Technological
Forecasting and Social Change, 65, 31-36.
Van der Merwe, L. (1994). "Bringing Diverse People to Common Purpose," In P. M. Senge,
A. Kleiller, C. Roberts, R. B. Ross, and B. J.Smith, (Eds.), The Fifth Discipline Fieldbook:
Strategies and Tools for Building a Learning Organization. New York: Doubleday.
Von Bertalanffy, L. (1969). General System Theory: Foundations, Development,
Applications. New York: George Braziller, Inc.
Wack, P. (1985a). "Scenarios: Shooting the Rapids," Harvard Business Review, 63 (6):
139-150.
Wack, P. (1985b). "Scenarios: Uncharted Waters Ahead," Harvard Business Review, 63
(5): 73-89.
Wack, P. (1985c). Scenarios: The Gentle Art of Reperceiving. Unpublished manuscript,
Harvard Business School.
235